Şu fani dünyaya, gelmişiz bir kere.

Öyle veya böyle, yaşıyoruz bu hayatı.

İyi günlerimiz de oluyor, kötü günlerimiz de…

Gurur duyduğumuz yaşanmışlıklarımız da var,

Nefret edip hatırlamak istemediğimiz, nedametlerle geçen, geçmişimizde var.

“Aman iyi ki geçmiş, mazi olmuş,” dediğimiz günlerimiz de var,

İple çekerek, gelmesini dört gözle beklediğimiz günlerimiz de var.

Sevdiklerimiz yanımızdayken mutluluktan, sevinçten, aşkla, şevkle, sevgiyle havalara uçtuğumuz günlerimiz…

Haftalarımız, aylarımız, bitmesini istemediğimiz yıllarımız var.

“Keşke bir an önce bitse de kurtulsak,” diyerek asla hatırlamak istemediğimiz, çile, işkence, acı, ıstırap, günlerin ay, ayların yıl olduğu, kinle, nefretle dolu geçen ömrümüz de var.

Malum insan yaratılışı gereği doyumsuzdur, bir türlü memnun olmuyor/olamıyor.

Sürekli değirmen misali, verdikçe daha fazlasını istiyor.

Öğütecek bir şeyi kalmayınca, bu defa başlıyor kendi kendini yemeye.

O yüzden sürekli iyi düşüneceksin, iyi bakacaksın/göreceksin ve iyi yaşamaya çalışacaksın.

İyi düşünen iyi görür, iyi gören iyi yaşar.

Biz de iyi düşünüp, iyi yaşamaya gayret ediyoruz.

HAFTA

Haftalar geçiyor, güzel günlerim.

Giden mazi olmuş, bir bugünüm var.

Pazartesi günün, iple çekerim.

Çünkü arkasın da, Salı günüm var.

Salı olduğu gün, inan sakarım.

Çarşamba gününde, hepten korkum var.

Çarşamba gününde, dizim çökerim.

Perşembe gelecek, güzel yârim var.

Perşembe gününde, mutlu çıkarım.

Cuma da olacak, bir sürurum var.

Cuma olduğu gün, sevgi ekerim.

Sevdiklerimle çok, hoş gururum var.

Cumartesileri, çıkıp gezerim.(Korona bırakırsa)

Aile efrada, piknik sözüm var.

Pazar günleri de, hepten yatarım.(Mecburiyetten)

Çünkü gün ardında, bir mesaim var.

Kerim Baydak

kbaydak[email protected]