Her yıl dediğimiz ve yaptığımız gibi, yine bu yılı da uğurladık.

Yılların bir tanesi daha yenilenirken, aslında biz bir yıl daha yaşlandık, ihtiyarladık.

Aslında dünyamız da bir yıl daha yaşlanıyor da, pek kabullenmek istemiyoruz ve hep yeni bir yıl diye kendi kendimizi avutuyoruz.

Bu yıl ne mi yaptık?

Kimimiz, çeşitli kararlar almak zorunda kaldık.

Kimimiz, sevdiklerimizden ayrıldık ya da kavuştuk.

Hayatımızda birçok şey değişmeye ve gelişmeye başladı.

İş, aş, eş anlamında çeşitli değişimler,  ekonomik anlamda farklılıklar, her yıl olduğu gibi, bu yıl da ortaya çıkmaya başladı.

Meydana gelen olaylar, ruh halimizi,  çevremizde olan bitenle ilgili etkileşimlerimizi, hayata olan bakış açımızı, idrak etme ve yorumlama kabiliyetlerimizi farklılaştırdı.

Küstük, barıştık, bazen geri planda kalmaya çalıştık, bazen her şeyden elimizi eteğimizi çektik, kabuğumuza hapsolduk, bazen ben/biz/sizler olduk.

En çok da biz bizden olduk, siz olmaya önem verdik, özen gösterdik.(Güya!)

Hayatımızı olumlu/olumsuz etkilese de aslında çok şeyler öğrendik, hem acısından, hem tatlısından…

Ağladık, güldük, üzüldük, mutlu olduk, tecrübe ettik/tecrübe edindik…

Güya yeni bir yıl geldiği için sevindik, ama aslında bir yıl daha yaşlandık, bir adım daha (Allah (CC) hayırlı uzun bir ömür verirse) ölüme yaklaştık.

Yıllar geçti, nice yılbaşları geçti.

Ne yaptık?

Geçmiş yılların muhasebesini ve sorgulamasını ne kadar yaptık!

Pişmanlıklar, affetmeler, yalanlar, gerçekler, doğrular, yanlışlar…

Bütün bunların tam ortasında, yine bir yılın sonu ve bir yılın başı kutlanacak.

Artık nasıl kutlanacak ya da kutlayacaklarsa!..

Yılbaşı kutlamak onlar için ne kadar normalse, Müslümanların kutlaması da o derece çok, çokkk anormaldir.

 Neden mi?

Hani dünyada insanlığın âdeta yerle yeksan edildiği, savaşların, katliamların, insan hakkı ihlâllerinin ayyuka çıktığı, yüreklerin yangın yerine döndüğü, kalplerin yaralandığı, beyinlerin sulandığı, çocukların yetim kaldığı, ebeveynlerin gözlerinden yaşın eksilmediği, saymakla bitirilemeyecek kadar çok sorunun, sıkıntının olduğu bir kar, kış, kıyamet ortamında… artık nasıl kutlamalar yapacaklarsa, yapsınlar bakalım!..

İnsanlar ölüyorken, su gibi içkiler tüketilecek.

İnsanların bir parça ekmek bulamazken, ekmek, yemekler, pasta, börekler, kekler çöplere dökülecek…

İsraf edin, müflis olun bakalım!

İnsanlar soğukta tir tir titreyerek, başlarını sokacak bir yer bulamazken, kimileri kalorifer ve sıcak soba başlarında, kahvelerini höpürdetecekler, belki kahve falına bakacaklar.

Bazıları çocuklarını yitirirken, bazıları çocuklarını soğuktan koruyup, kollamaya çalışacaklar.

Bazıları para nedir bilemezken, belki de başkalarının parasıyla yılbaşı bileti alanlardan birilerinin hayatını karartacaklar.

Gezin, tozun, yiyin, için, harcayın, israf edin beyler, nasıl olsa bu dünya size de kalmaz.

Ha unutmadan, nasıl olmuşsa her yılın başı da benim doğum günüm olmuş.

Malum, ben doğum günümü kutlamıyorum, nasıl olsa bütün dünya benim yerime doğum günümü kutluyor, utanarak söylüyor olsam da…

Sevinmeli miyim, yoksa üzülmeli miyim?..

Ben yine bir yaş daha ihtiyarladım ve mezara biraz daha yaklaştım, tabi sizler de.

Hadi kutlayın, kutlayın yılbaşını!

Kutlayın doğum günümü!

Kerim BAYDAK

[email protected]