Çözüm Sürecini Kanal A’ya Değerlendiren Abdurrahman Ünlü:
“Türkiye’ye Çok Pahalıya Mal Olan Terörden Kurtulmak İçin El Ele Vermeliyiz”
 
Kanal A tarafından Adıyaman’dan gerçekleştirilen ‘Çözüm İçin Sende Konuş’ adlı programı katılan Adıyaman Ticaret Odası Başkanvekili Abdurrahman Ünlü, programda yaptığı konuşmada, ülkeye çok pahalıya mal olan terörün artık sona ermesi için herkesin el birliğiyle sürece destek vermesi gerektiğini dile getirdi.
Kanal A’da yayınlanan ‘Çözüm İçin Sende Konuş’ programının çekimleri önceki gün Adıyaman’da gerçekleştirildi. Adıyaman kamuoyunun, çözüm sürecindeki görüşlerini almak için gerçekleştirilen programa Adıyaman Ticaret Odası Başkanvekili Abdurrahman Ünlü, Tabipler Odası Başkanı Süleyman Kılınç, Muhasebeciler Odası Başkanı Seyfettin Bilen, İHH Adıyaman Şube Başkanı Osman Süzen ve Gazeteci Sait Akbaş katıldı.
Her görüşten kişilerin fikirlerinin alındığı programda konuşan Ticaret Odası Başkanvekili Abdurrahman Ünlü, ülkeye çok pahalıya mal olan terörün artık sona ermesi için herkesin el birliğiyle sürece destek vermesi gerektiğini dile getirdi. Ünlü, programda kendisine yöneltilen sorulara şöyle cevap verdi:
Adıyaman’dan baktığımızda çözüm süreci ne anlam ifade ediyor?
Öncelikle bu programı ilimiz de düzenlediğiniz için size ve kanal a televizyonuna teşekkür ederim.
Çözüm süreci önemli bir konu; ülkemiz yüz yılı aşkın bir süredir oluşan birçok problemini bir şekilde bastırarak ya da üstünü kapatarak bugüne kadar gelmiş bulunmakta. Geldiğimiz noktada artık çözüm süreçleri ile bütün sorunlarımızın çözümü konusunda adımlar atma durumundaydık. Şu an çok ciddi bir noktaya gelindi, bu çözüm süreci ile ilgili tarihi bir fırsat yakaladık. İlimizde benim gördüğüm kadarıyla genel olarak; insanların bu konudaki tepkileri çok olumlu. Çünkü ülke olarak çok şeyler kaybettik. Son 30 yıldır büyük bedeller ödedik. Bunların bir an evvel bitmesi gerekiyor.
Adıyaman kendisi terörden yoğun bir şekilde zara gören bir kent midir?
Terörden dolayı Adıyaman yoğun bir şekilde zarar görmedi ama dolaylı olarak çok zararlarını yaşadı. Adıyaman özel olarak çok ciddi sıkıntılar yaşadı dersek yanlış olur. Şunu ifade etmek lazım; laik, jakoben ve ulusalcı bir zihniyet yıllarca problemleri sürekli öteleyerek, bize dayatmalar yaparak, tek tipleştirici politikalarla sorunlarımızı çözmek noktasında değil, sorunlarımızı büyütmek noktasında adımlar attılar. Bu gün artık bu politikalardan ülke olarak vazgeçmiş durumdayız. Artık sorunlarımızı inkardan çok, sorunları çözme noktasındayız. Önemli bir nokta bu. Bu anlamda Adıyaman’ın ticareti, sanayisi, ekonomisi ile ilgili olarak da bu süreçle birlikte ciddi adımlar atacağımıza, ciddi hamleler yapacağımıza inanıyorum.
Adıyaman ne üretir, nasıl bir sanayisi ve ekonomisi vardır?
Adıyaman’ın mevcut bir adet OSB’si var. Doluluk oranı yüzde 100’e ulaşmış durumda ilçelerimizde de OSB’lerimiz var. Mevcut OSB’mizde şu an genişleme söz konusu. Alan olarak genişletiliyor. Çünkü çok ciddi talep var. Sanayimizde daha çok tekstil üzerine, hazır giyim üzerine gelişmişlik söz konusu. Elbette istenilen noktada değiliz. Ancak bu çözüm sürecinin Adıyaman ekonomisine de katkılar sağlayacağına inanıyorum.
Adıyaman’da Nemrut’tan dolayı turizm hareketliliği var mı?
Nemrut’tan dolayı turizm hareketliliği eskiden beri var olan bir şey ama biz bundan dolayı da muzdarip bir iliz. Malatya ile ilgili bir süreç yaşanıyor. Malatya “Nemrut bizimdir” gibi bir yaklaşıma girdi. Bu tabi yanlış oldu aslında. Çünkü Nemrut Adıyaman’ındır. Kime sorarsanız böyledir, yıllardır da bu konuda kabul var zaten. Sınırları itibariyle de Adıyaman’ındır ve Adıyaman’ın bu anlamda desteğe ihtiyacı var. Gelişmişlik anlamında komşu illerle mukayese edildiğimizde en geri kalmış il olarak Adıyaman göze çarpmaktadır. Bu anlamda bir pozitif ayrımcılığa tabi tutulmamız gerekiyor. Nemrut turizmi bizim için önemli bir çıkış kapısı niteliğindedir. Yetkililerin bu anlamda ilimize destek olması gerekiyor.
Turizm de yerli ve yabancı turistlerin gelmesinde terörden dolayı bir azalma var mıydı?
Terörden dolayı turizmde elbette bir azalma vardır. Adıyaman sonuçta terörden direkt etkilenen bir il olmamasına rağmen, insanların bölgesel olarak olaylara bakmasından dolayı bir etkilenme söz konusudur. Çözüm süreci sonunda turizmin Adıyaman için daha iyi olacağına inanıyorum.
Atatürk barajının Adıyaman’a nasıl bir etkisi oldu?
Atatürk barajının Adıyaman’a olumlu değil negatif etkisi oldu. Çünkü topraklarımızı kaybettik, arazilerimizi kaybettik ve sulama boyutunda sulamadan istifade edemiyoruz. Arazilerimiz kot olarak baraj su seviyesinden yüksekte kalmaktadır. GAP projelerinin aslında devamı niteliğinde olan Koçali, Gömükhan barajlarının şu ana kadar faaliyete geçmesi gerekiyordu. Halen bu barajlar faaliyete geçmediği için tarımsal sulamada çok ciddi sıkıntı yaşıyoruz. Adıyaman olarak Atatürk barajından fayda görmedik zarar gördük diyebiliriz.
Ayrıca kamulaştırma paraları, parayı nasıl değerlendireceğini bilmeyen bir topluma nihayetinde verildi. Bunu kınayarak söylemiyorum. Alternatif harcanacak yerler, üretim alanları istihdam alanları ile ilgili hiçbir ön bilgi verilmeden tabiri caizse çuvalla paralar insanlara verildi ve o paralar berhava oldu. Bu nedenle bir yatırıma dönüşmedi. Adıyaman olarak mağdur olduk diyebiliriz.
Çözüm sürecini kalıcı kılmak ve bir daha bu tür sıkıntıları yaşamamak için nasıl adımlar atmak gerekir?
Türkiye’de her siyasi etnik grubun kendisini özgürce ifade edebileceği bir ortam oluşturmalı. Bu ortamın oluşturulabilmesi için de bütün grupların anayasal güvence altına alınması gerekmektedir. Yani anayasal bir zemin hazırlanmadığı takdirde bu süreci kalıcı kılamayız. Çünkü iktidarlar değişe bilir.
Çözüm sürecinin kalıcı olması için anayasada nasıl bir değişiklik yapmamız gerekir?
Her grubun, her düşüncenin kendini özgür bir şekilde ifade edebileceği, hatta siyasal anlamda dahi kendisini ifade edebileceği bir zeminin oluşturulması gerekiyor. Yeni bir sosyal mutabakat yapılması gerekiyor. Bu noktaya gelmiş durumdayız. Yani ilk kez bir toplumsal mutabakat anayasası yapma noktasına geldik. Bu süreçte elini taşın altına koymayan her grup, her düşünce, her parti bunun gelecekte ağır vebalini ödeyecektir. Bu noktaya kolay gelinmiyor. Toplumsal hafıza daha diri. Biz seksenleri yaşamış bir toplumuz. Bir daha bu toplum parçalanacak, ayrıştırılacak bir noktaya geldiği takdirde bu süreçte elini taşın altına koymayan herkes sorumlu olacaktır.
Bir de ben şunu eklemek istiyorum: Türkiye bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla, sadece iç politikaya yönünü dönerek, dışarıda da hep düşmanlar oluşturarak, düşman zihinsel mitler oluşturarak, ülke idare etmek isteyenlerin elindeydi. Biz artık son on yıldır dışarıdaki sorunlara da kulak kabartan, o sorunlarında bir şekilde bizi etkileyebileceğine inanan bir düşünceye sahip olduk. Ve bu çerçevede adımlar atıldı. Görüldü ki dış politikada aktif olan bir Türkiye, iç politikadaki sorunlarında da daha iyi çözümler elde edebiliyor. Çünkü sorunlarımızın bir ayağı da muhakkak dış politika ile ilgili oluyor.
Bu çerçevede ben ümmet kavramına çok önem veriyorum. Bizi bir arada tutan en önemli kavramlardan bir tanesi budur. Biz kendi topraklarımız için “vatan toprağı bir bütündür parçalanamaz” nasıl diyorsak, bunu şöyle geliştirmek istiyorum “Vatan toprağı içerisinde yaşayan her grup, her düşünce, her insan bu bütünün bir parçasıdır ve parçalanamaz” diyorum. Dolayısıyla ayrıştırıcı, dışlayıcı her politikadan uzak durulması gerektiğine inanıyorum.
Editör: Adıyaman Haber