Memur-Sen Adıyaman İl Temsilciliğinden kamuda çalışan sözleşmeli personelin kadroya alınması ve mağduriyetlerinin giderilmesi talepleri ile ilgili açıklama yapıldı.

Sözleşmeli öğretmenler ve kamuda çalışan diğer sözleşmeli personel için eşit özlük hakları ile kadro talebinin dile getirildiği açıklamada parçalanmış aileleri kavuşturacak bir düzenlemenin yapılması çağrısı yapıldı.

-"O BEDENİYLE SINIFTA, AKLI UZAK DÜŞMÜŞ YUVASINDADIR"

Basın açıklamasını okuyan Memur-Sen Adıyaman İl Temsilcisi ve Eğitim Bir- Sen Adıyaman Şube Başkanı Ali Deniz, "Bir öğretmen düşünün ki diğer tüm çalışanlar mesai bitiminde evine, ailesine giderken, o, aile hasreti kokan soğuk bir dört duvar içine doğru yürümektedir. Diğer tüm ebeveynler çocuklarıyla hafta sonu planları yaparken, o,eş ve çocuk hasretiyle kahrolmaktadır.Herkes aklıyla, bedeniyle kendisini işine verip coşkuyla çalışırken o, bedeniyle sınıfta, aklıyla uzak düşmüş yuvasındadır. İşte o, sözleşmeli öğretmendir ve tasavvurun ötesinde acı bir Türkiye gerçeğidir."şeklinde ifade etti.

Deniz, geleceğin nesillerini yetiştirmenin övüncünü yaşamak isteyen kamu görevlisini ailesinden ayrı,çocuklarına hasret bırakan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının mağduriyetlerine 'dur' demeye geldiklerini vurgulayarak, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Bilinmelidir ki kamu hizmetlerinde kalite, süreklilik, kapsayıcılık ve güvenlik kadar, kamu görevlilerinin istihdam şekli, çalışma şartları, mali, sosyal ve özlük hakları da önemlidir. Kamu görevlilerinin, genellik, adillik, eşitlik ilkelerine uygun hükümlerle muhatap olması, saygın iş anlayışının bir gereğidir.

Anayasanın, asli ve sürekli nitelikteki kamu hizmetlerinin kamu görevlileri eliyle yürütülmesi  gerektiğine ilişkin hükmü ortadayken ve aynı unvanda kadrolu statüde istihdam olmasına rağmen,eğitim-öğretim hizmetinde sözleşmeli öğretmen çalıştırılmasını kabul etmemiz mümkün değildir."

-"SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK, KABUL EDİLMİŞ HATANIN TEKRARIDIR"

Deniz, sözleşmeli öğretmen istihdamın, gerek sözleşmeli eğitimciler, gerek istihdamı gerçekleştiren kurumlar, gerekse farklı statüdeki personelden aynı kamu hizmetini alan öğrenci ve ebeveynler açısından ciddi sorun oluşturduğuna işaret etti.

Sözleşmeli öğretmenlik, kabul edilmiş hatanın tekrarı olduğunun altını çizen Deniz, şöyle devam etti:

"Geçmiş sıkıntıları unutmanın, aynı kısır döngüyü yeniden kurup birçok değeri heba etmenin adıdır.Türkiye, 2005-2011 tarihleri arasında sözleşmeli öğretmen istihdamı deneyimini yaşamıştır. Bu tarihler arasında 70 bin civarında sözleşmeli öğretmen istihdam edilmiştir. Ancak, kurum içi çalışma barışının bozulması, öğretmenlerin verimliliğinin düşmesi, Millî Eğitim Bakanlığı’na ve eğitim politikalarına olan güvenin azalması, sözleşmeli ile kadrolular arasındaki farklılıklardan doğan dava yükü ve hukuki karmaşa gibi sebeplerden dolayı eğitim-öğretim faaliyeti olumsuz etkilenmiş, 2011 yılında sözleşmeli öğretmenliğe son verilmiştir.

Sözleşmeli öğretmenliğe son veren Kanun Hükmünde Kararname’nin gerekçesinde yer alan, sözleşmeli personel istihdamının; kamu hizmetlerinin etkili, verimli ve hızlı bir şekilde yürütülmesini sağlamadığı; uluslararası hukuka ve anayasaya aykırı bir şekilde, kamu personeli arasında mali ve sosyal haklar ile diğer haklar arasında farklılığa, eşitsizliğe, adaletsizliğe sebep olduğu şeklindeki tespitler bugün için de geçerlidir.

Peki, aradan geçen zaman zarfında ne değişti de bugün sözleşmeli öğretmenlik dayatmasında ısrar ediliyor?kimse bunun cevabını kamuoyuna ve eğitimcilere veremiyor ama bu sorunca yakmaya, mağdur etmeye devam ediyor."

-"HAK VE ÜCRETLERDE EŞİTSİZLİK KABUL EDİLEMEZ""

Deniz, "Yıllardır aynı şeyi söylüyoruz. Aynı vazifeyi yapan kamu görevlileri arasında hak ve ücretlerde eşitsizlik kabul edilemez. Aynı sınıfta aynı dersi anlatan, aynı okulda aynı isim ve vasıfla görev yapan öğretmenler arasında ayrımcılık olmaz, olmamalıdır. Aksi halde çalışma barışı yara alır, iş verimi azalır.Anayasanın eşitlik ilkesi çiğnenir.Aynı işi yapan kadrolularla sözleşmeliler arasında fiili bir hiyerarşi üretilir."dedi.

Sözleşmeli öğretmenlerin kadrolu öğretmenlerle aynı yapmalarına rağmen eşit haklara sahip olamadıklarını vurgulayarak, şunları dile getirdi:

"İş güvencesi, sosyal güvence statüsü, vergi dilimi, net ek ders ücreti, kademe-derece ilerlemesi, görevde yükselme, unvan değişikliği, yurt dışı eğitim ve görevlendirme, mazerete ve isteğe bağlı yer değişikliği, harcırah, dil tazminatı, norm kadro fazlalığına dayalı süreçler, net hazırlık ödeneği gibi,aynı okulda, aynı sınıfta, aynı işi yaptığı kadrolu öğretmenlere sağlanan haklardan faydalanamamaktadır.

Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması anayasal hakları sınırlamakta,aile bütünlüğünü bozmakta, eşleri birbirinden, çocukları da anne babalarından ayrı bırakmakta, öğretmenleri işi ile eşi arasında tercihe zorlamaktadır. Haklı taleplere, geçerli mazeretlere duyarsız yanlış istihdam politikası öğretmenlerimizin moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte, eğitimde verimliliği düşürmektedir. Kadrolu öğretmen mevzuatın verdiği güvenceyle aile bütünlüğünü sağlarken,sözleşmeli öğretmen ailesine kavuşacağı gün için şafak saymaktadır."

- "İŞİ İLE ARASINDA TERCİHTE BULUNMA ÇELİŞKİSİNDEN KURTARILMALI

Deniz, kamu istihdam politikalarına yön verenlerin nitelikli kamu hizmetinin ancak iş ve iç huzuruna kavuşmuş, anayasal hakları tesis edilmiş kamu personeli eliyle yürütülebileceğini görmesi gerektiğine değinerek, "Eğitimciler, işi ile eşi arasında tercihte bulunma çelişkisinden kurtarılmalı,anasından babasından ayrı büyüyen çocukların aile hasretine son verilmelidir.

Mutlu, yerinden ve işinden memnun öğretmenler demek, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, İstihdamda güçlük çekilen yerlerde eğitimde kalitenin ve başarının artması demektir.Eğitimdeki başarı, terörle mücadelede de en etkili yöntemdir. Okulda olması gereken çocukları dağda görmek istemiyorsak eğitimde teşvik sistemine geçmek zorundayız. Terör ancak eğitimle biter.

-"ÜCRETLİ ÖĞRETMEN AYIBINA DUR DENİLMELİDİR"

Deniz, "Terör biterse kalkınma olur. Genç işsizliği azalır. Gençliğin enerjisi refaha, kalkınmaya, bölgenin gelişmesine harcanmış olur. O halde, ucuz işçilikten farksız ücretli öğretmenlik ayıbına dur denilmelidir.Aileleri bölen, öğretmenin zihnini ailevi sorunlarla meşgul eden, aynı işi yapanlar arasında sosyal hiyerarşi üreten, hak ve ücretlerde haksızlıklara fırsat veren sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmelidir."dedi.

Personel sisteminde bir devrim yapılmalısı gerektiğini belirten Deniz, açıklamasını şöyle tamamladı:

"İş güvencesi için, eşit işe eşit ücret için, çalışma barışı için, emekte performans, hizmette yüksek kalite için, bütün kamu sistemi kadrolu istihdamda birleştirilmeli, adaletsizlikler bitirilmelidir.

Demokratik ve sosyal bir hukuk devleti niteliğinin önemsendiğini ve öncelendiğini kamu personel sistemi tarafında hem vurgulamanın hem de ispatlamanın en kolay ve kesin yolu, kamuda istihdam politikasının kadrolu ve güvenceli istihdam olarak benimsenmesidir.O hâlde sözleşmeli öğretmenlik bütünüyle terk edilmeli,mevcut sözleşmeli öğretmenler ivedilikle kadroya geçirilmelidir.

Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen olarak diyoruz ki Türkiye'nin gücü ve tarihi birikimi sahip olduğu inanç ve medeniyeti insan, insan onuru, aile ve emek konusundaki güçlü hassasiyeti,güvencesiz istihdamı kamuda terk etmeyi aile kurumunu muhafaza etmeyi zorunlu ve mümkün kılmaktadır.

Bizler, Türkiye’nin gerek mali gerekse fikri gücünün en kısa süre içerisinde sözleşmeli öğretmenleri kadroya taşımaya, sözleşmeliliği tarihte kötü bir anı olarak bırakmaya yeteceğine inanıyoruz. Yetkililerden, sözleşmeli  öğretmenlerimizin aile hasretine son verecek, onları ailelerine kavuşturacak adımı atmalarını, ara tatilde tayin hakkı vererek mahzun yüzleri güldürmelerini istiyor ve bekliyoruz."

Kaynak : PHA

Kaynak: pha