Adıyaman Eğitim- Sen Şube Başkanı Mehmet Dağdeviren,yaptığı açıklamasında," Kamu İşveren Heyeti tarafından bugün sunulan teklif; ciddiyetten yoksun, 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi ile açıkça dalga geçilen, bir tekliftir."

Dağdeviren, 1 Ağustos tarihinde başlayan toplu sözleşme görüşmelerinde Kamu İşveren Heyetinin  2020-2021 yıllarını kapsayan döneme ilişkin teklifi değerlendirdi.

-"DAĞ, FARE BİLE DOĞURMAMIŞTIR"

Mehmet Dağdeviren, "Söz konusu teklifte sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, gelir vergisi ve ek gösterge adaletsizliğine son verilmesi bir yıl önceki seçimlerde verilen 3600 ek gösterge sözünün gereğinin yerine getirilmesi, maaşların insanca yaşamaya yetecek bir seviyeye çekilmesi başta olmak üzere kamu emekçilerinin temel talepleri bir kez daha görmezden gelinmiştir. Deyim yerinde ise dağ fare bile doğurmamıştır."dedi.

-"İŞÇİ VE KAMU EMEKÇİSİNİ KARŞI KARŞIYA GETİRME OYUNU SÜRDÜRÜLMEK İSTENİYOR"

Kamu İşveren Heyeti Başkanı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından açıklanan teklife göre; kamu emekçilerinin ve kamu emekçisi emeklilerinin maaşlarında 2020 yılı için altışar aylık dilimler halinde  yüzde 3,5 + yüzde 3, 2021 yılı için ise yüzde 3 +yüzde 2,5 artış önerildiğini vurgulayan Dağdeviren,şöyle devam etti:

"İkinci teklifte ise 2020 yılı altışar aylık dilimler için yüzde 4+4, 2021 yılı için ise yüzde 3+3 teklifini sunmuştur. Bakan Selçuk teklifi sunarken büyük bir lütufmuş gibi,  altışar aylık dönemlerde enflasyon farkının oluşması durumunda söz konusu farkın maaşlara yansıtılacağını ifade etmiştir.Hükümet temsilcileri TÜİK tarafından açıklanan rakamlara elbette inanabilir. Ancak sokaktaki vatandaşın bu rakamlara inanmadığı tüm kamuoyunun malumudur.  Çünkü vatandaş TÜİK verilerini değil mutfakta, çarşıda, pazarda yaşadığı gerçek enflasyonu temel almaktadır.   Bu gerçek enflasyon ile TÜİK’in açıkladığı rakamlar arasındaki uçurumu,  satın alma gücünün her gün düştüğünü, gelirinin eridiğini görmektedir.
Dolayısıyla iktidarın 'işçiyi, memuru enflasyona ezdirmedik' sözlerinin hiçbir karşılığı yoktur. Çünkü işçiyi, memuru, dar gelirli, asgari ücretli, emekliyi TÜİK vasıtası ile açıklanan enflasyon değil,  hayatın gerçek enflasyonu  ezmeye devam etmektedir.
Öte yandan bugün masaya getirilene teklifte dört gün önce apar topar imzalanan kamu işçileri toplu sözleşmesinin referans alındığı görülmektedir. Hükümet açıkça 'kamu işçisi 2020 yılı için yüzde 3+ yüzde 3 artışa,  temel haklarında hiçbir iyileştirme yapılmamasına razı oldu. Siz de razı olmak zorundasınız' demektedir.  Böylece yıllardır oynanan, işçi ve kamu emekçisini karşı karşıya getirme oyunu sürdürülmek istenmektedir. Buna rağmen hükümet dört gün önce sahnelenen oyunu yenilemek, açlık sınırının 2 bin100, yoksulluk sınırının 6 bin 800 TL’yi aştığı, emekçi kesimlerin yaşadığı gerçek enflasyonun yüzde 30'ları bulduğu koşullarda toplam 5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine, aileleri ile birlikte 20 milyonluk devasa bir kitleye sefalet, yoksulluk, güvencesizlik teklif etmektedir. Kısacası teklif ortadadır. Hiç kimsenin 3 milyon kamu emekçisinin, 2 milyon kamu emekçisi emeklisinin temel hiçbir sorununu çözmeyen, aksine hepimizle dalga geçilen bu teklifi kabul etmeye, müzakereye değer görmeye yetkisi yoktur. "

-"KAMU EMEKÇİSİ ANGARYA ÇALIŞMAYA MAHKUM EDİLMİŞTİR"

Öte yandan hükümetin kamu emekçilerine,  işçilere bir bütün olarak emekçi kesimlere karşı bu kadar pervasız olmasının  birden bire ortaya çıkan,  yeni bir durum olmadığının altını çizen Dağdeviren,"Yıllardır sermayenin bir dediğini iki etmeyen,  ‘kıyak’ olarak sunulan teşviklerle, vergi affı ve indirimleri ile patronların, yandaş müteahhitlerin sırtını sıvazlayanların emekçilere sırtını dönmesinin üzerinden uzun zaman geçmiştir.
Devlet eli verilen kamu hizmetleri alanı gittikçe daraltılmış, eğitimden sağlığa tüm kamu hizmetleri piyasalaştırılmıştır. OECD ortalamasına göre 1 kamu emekçisi 15 vatandaşa hizmet verirken Türkiye’de 1 kamu emekçisi 29 vatandaşla hizmet veren angarya bir çalışmaya mahkûm edilmiştir."dedi.

-"OHAL DÜZENİ TÜRKİYE'DE KALICI HALE GETİRİLMİŞTİR"

Dağdeviren, kamuda yıllardır 'reform', 'dönüşüm', 'reform' gibi cilalı kavramlarla hayata geçirilen düzenlemelerle sadece kamu emekçilerinin temel hakları değil, dar gelirli vatandaşlarımız başta olmak üzere tüm vatandaşlarımız nitelikli,  piyasaya göre daha makul fiyatlarla bir kamu hizmetine ulaşım hakkının da sınırlandığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Maliyeti düşük tutma adına istihdamı parçalı hale getirme politikası tüm kamu hizmetleri alanına yansımıştır. Kamu emekçilerinin sözleşmeli, idari hizmet sözleşmeli, kadro karşılığı sözleşmeli, geçici sözleşmeli, vekil ve ücretli gibi farklı adlar altındaki güvencesiz istihdamı sürmektedir. Kamuda kadrolu personel alımı durma noktasına gelmiştir. Buna karşın sözleşmeli istihdamda olağanüstü bir artış yaşanmaktadır.  Sözleşmeli istihdamın kapsamının genişletilerek Eğitim ve sağlık gibi asli ve sürekli hizmetlerin bu kapsama alınması yaşanan sorunu daha da derinleştirmiştir. KPSS'yi, sözlü sınavları ya da mülakatları aşan adaylar amacından sapan, sadece adayı değil, yakınlarının da kapsayan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması ile üçüncü bir elemeye tabi tutulmaktadır. Emeği, emekçileri yok sayan tutum 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ile çok daha acımasız bir hal almıştır. İki yıllık OHAL döneminde çıkarılan KHK'lerle, hukuktan yoksun ihraçlarla emekçiler haklarını kullanamaz hale getirilmiştir.  Söz konusu KHK'lerin yasalaştırılması ile kâğıt üstünde kaldırılan OHAL düzeni Türkiye’de ne yazık ki kalıcı hale getirilmiştir.
Dolayısıyla hem emeğin haklarını yok sayan bu mevcut düzene hem de emeğin saflarına 'Truva atı' olarak yerleştirdikleri yandaş-besleme sendikacılığa sırtlarını dayayanların her geçen gün biraz daha pervasızlaşması kaçınılmazdır. Tüm bunlar demokrasinin, barışın, adaletin, hukukun üstünlüğünün ortadan kaldırıldığı, OHAL’in kalıcı hale getirildiği sermaye yanlısı emek karşıtı düzenin kaçınılmaz, doğal sonuçlarıdır. Doğal olmayan hakları ellerinden alınan, sefalet ve kölelik teklif edilen milyonların ortak çıkarları için bir araya gelememesidir."


Dağdeviren, "Dünya şairi Nazım Hikmet’in tam 72 yıl önce yazdığı 'açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak  kabahat senin,  demeye de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!' dizelerinde tarif edilen durumu yaşamaya devam etmemizdir. Evet, bu ülkenin tüm değerlerini üretenler olmamıza rağmen bize sefalet ve kölelik reva görülüp üstüne bir de dalga geçiliyorsa kabahatin çoğu ortak çıkarları için bir araya gelemeyen hepimizindir.Buna son vermenin zamanı çoktan gelmiştir. Çünkü hangi sendikaya üye olursa olsun tüm kamu emekçileri çarpık enflasyon rakamlarına indirgenen maaş artışlarına,  kaşıkla verileni kepçe ile geri alan adaletsiz gelir vergisi sistemine, reel gelirinin gittikçe erimesine, güvencesiz-sözleşmeli çalışmanın daha yaygın hale getirilmesine hizmet eden sözde toplu sözleşmelerin bedelini ödemeye devam etmektedir." ifadelerini kullandı.
-"HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ"

Böyle bir tablo içinde hem tüm kamu emekçileri olarak bizler hem de kamu hizmeti alma hakkı alabildiğine sınırlanan vatandaşların  yıllardır kaybetmekte olduğunu dile getiren Dağdeviren, açıklamasını şöyle sonlandırdı:

"Yıllardır sermayenin, patronların bir dediğini iki etmeyenler,  hazinenin 'kefen parası' olarak tabir edilen 'İhtiyaç Akçesi'ne kadar halkın tüm kaynaklarını sermayenin, yandaş müteahhitlerin emrine sunanlar sıra işçiye, kamu emekçisine, asgari ücretliye, emekliye gelince 'kaynak yok', 'hepimiz aynı gemideyiz' Hepberaber adım adım içine sürüklendiğimiz bu kara tabloyu değiştirmenin tek yolu siyasi iktidardan icazet bekleyen, kişisel çıkarlarını milyonların ortak çıkar ve kazanımlarının önüne koyan sözü ile özü yüz seksen derece farklı noktalara savrulmuş olanlarla değil, kamu emekçilerinin ortak talepleri ve halktan yana bir kamu hizmeti için mücadele edenlerle yürümekten geçmektedir. Bunun için KESK olarak sendikalı, sendikasız tüm kamu emekçilerini; halktan yana bir kamu hizmeti, güvenceli istihdam-güvenli gelecek, demokratik-adil bir çalışma yaşamı, insanca yaşamaya yetecek bir ücret ve tüm taleplerin hayat bulması için gerçek bir toplu pazarlık hakkı için birlikte mücadele etmeye,  yeni bir satış sözleşmesine izin vermemek için seslerini yükseltmeye çağırıyoruz."

Kaynak : PHA
Kaynak: pha