Dünya var olduğundan beri istenilmeyen, sevilmeyen, etkisinin yıllarca gitmediği, telâfisinin çok zor olduğu tek şey savaşlardır. İnsan yaşadığı her yerde, muhakkak savaşlar olmuştur. Muhakkak ölümler, kıyımlar, gözyaşları olmuştur. Coğrafi bölge, dili, dini, rengi, ne olursun olsun, savaş nedeni olarak hiç fark etmemiştir. Kalbi parçalananlar, yüreği sızlayanlar, dinmeyen gözyaşları, her zaman her yerde olmuştur ve görünen o ki, dünya var oldukça, insanlarda ki bitmez tükenmez o hırsı oldukça da devam edecektir.

Yapılan bütün savaşlarda, mağdur olanlar hep çocuklar olmuştur. Anne, babaları, vatansız, evsiz çocukları, masum ve günahsız olan o çocukların feryad-ı figanı ve haykırışları arş-ı alayı titretirken, ne yazık ki kalbi katılaşmış olan vicdansızları hiç de etkilemiyor, etkilememiştir. Çocukların o ağlamalarından yürekleri hiç sızlamamış, masumiyetleri ölüm kusan o katilleri hiç de etkilememiştir. Günahsızlığın ve masumiyetin timsali olan çocuklar, insanlar ders olmaları gerekiyor, ama nerede…!

Özellikle İslam coğrafyasında daha çok hissedilen bu savaş mağduriyetleri insanlığın âdeta yüzkarası olmuştur. Tarih süreci boyunca olduğu gibi, yine Suriye’de çocuklar, Afganistan’da çocuklar, Filistin’de çocuklar, Irak’ta çocuklar, Bosna’da çocuklar,.. Son olarak Ukrayna’da yine çocuklar, hepsi günahsız, masum yavrular.

Aç, susuz, açıkta kalan, yiyecek mama ve ekmek bulmayan, ağlamaktan gücü takati kalmayan çocuklar.

Ölümlerden kaçarken, denizde boğulup sahile vuran küçük bedenleri olan çocuklar.

Açlıktan bitap düşen, başına akbabalar üşüşen, ağlamaya dahi mecali kalmayan, annesine “Cennette ekmek varsa ölelim anne “diyen çocuklar.

Yapılan işkence ve zulümlere şahit olup, küçük bedeniyle” sizi Allah’a şikâyet edeceğim” diyenler hep çocuklar. Diline, dinine, rengine, gözüne, saçına, takılmadan üzülmemek mümkün mü, vicdanı ve merhameti olanlar için.

Bunlara sebep olanlar, yüreklerde sızı ve acı, gözlerde kan ve gözyaşı, tepelerinde gökten yağan füzeler atanları, bombalarla evleri, yerleri, yurtları yerle yeksan olanların dökülen gözyaşlarında elbet ve illa ki boğulacaklardır, akletmezler mi?

“Güçlüysek haklıyız” mantığıyla tüm bunlara sebep olanlar, elbet bir gün bu saltanatınız bitecek, kurduğunuz tuzaklar başınıza geçecek, boynunuza dolanacaktır.

Elbette bunlara sebep olanlar, vicdanen ömür boyu rahatsız ve huzursuz olacaklardır, elbette yaptıklarından utanacak ve hesabını vereceklerdir. Kendileri el bebek, gül bebek çocuklarını yetiştirirken, sıcak, soğuk durumlarını gözlemlerken, başka yerlerde sırf alî menfaatler uğruna, vicdansızlık ve merhametsizliklerinin sonucu, suçsuz, günahsız ve masum çocukların, üşüdüklerini görmezden gelerek, çadırda ve çamurda, bir lokma ekmeğe muhtaç olarak yaşamlarına ve belki de ölümlerine seyirci kalıyorlar.

Yıllarca olan bitene dünya seyirci, kılını bile kıpırdatmadı, dönüp bakmayarak, yaralar sarılmadı.

İslam coğrafyasındaki ölümlere seyirci kalınıp, durdurulmaya çalışılmıyor. Hep 3 maymunu oynuyorlar, görmüyorlar, duymuyorlar, konuşmuyorlar, taki acının ve ölümün ucu kendilerine dokunana kadar. İste o zaman feveran edip kıyameti koparıyorlar ve şerde birleşiyorlar. Buna ancak “yuh” demek düşer, buna ancak “batsın sizin insanlığınız” denir.

Bazı yerlerde savaşın kurbanı olan çocuklar için birleşenler, her türlü yardımı ve desteği sağlayanlar, başka yerlerde ki ölen, kurban olan çocuklar için neden aynı duyarlılığı, yardım ve desteği vermezsiniz!

Çocuklar arasında ayırımcılık yapıyorsunuz, peki diğer çocukların suçu nedir, söyler misiniz?

Kerim BAYDAK

[email protected]