Yeni hükümet binası yapılmadan önce oranın yeşil alan olarak değerlendirilmesinin şehre çok daha fazla olumlu katkısının ve güzelliğinin olacağını söylemiştik. Dahası bina hizmete girdikten sonra yaşanacak trafik yoğunluğunu mevcut durumun kaldıramayacağını da ifade etmiştik.

Pek destek bulamadık tabi. Söylediklerimizi benimseyenler olduysa da sesleri pek çıkmadı. Bir kişi hariç, hatırladığım kadarıyla Suat Tekin Bey bu konuda ciddi duruş sergiledi, sağ olsun.

Bugün ortaya çıkan tablo haklılığımızı gösterse de haklı çıkmanın üzüntüsünü yaşamaktan başka bir şey elden gelmiyor ne yazık ki.

Aynı üzüntüyü Demokrasi Parkı için de yaşayacağımıza dair derin endişelerim var.

Bundan yıllar önce İl Halk Kütüphanesinin yıkılacağını ve yerine yenisinin yapılacağını duyunca hemen bir açıklama yapmıştık. Benzer açıklamayı geçtiğimiz günlerde de yaptık.

Madem bina yıkılacak, o zaman kütüphanenin yeri Demokrasi Parkına katılsın, kütüphane de daha sessiz ve sakin bir yere yapılsın diye öneride bulunduk. Hatta Müzenin de başka yere taşınmasının ve yerinin parka katılmasının daha uygun olacağını, dolayısıyla yeşil alan azlığı çeken şehrimize nefes aldıracak bir ortam kazandırılacağını ifade etmiştik. Daha da ileri gittik ve Öğretmenevinin, Cumhuriyet İlkokulunun ek binasının ve Buhara Caddesinin kuzeyindeki adanın tamamen istimlak edilerek parka dâhil edilmesini, böylece Adıyaman şartlarında harika bir park olacağını ısrarla vurguladık. Cumhuriyet İlkokulunun tarihi binası da kültür veya eğitim müzesi olabilirdi.

Yıkılan iki katlı kütüphane binasının yerine beş katlı binanın yapılmasının parkı boğacağını uzmanların görüşlerini de alarak kamuoyu ile paylaştık. Korkumuz o ki, muhtemelen oraya yapılacak 5 katlı bir bina bulvar boyunca başka yapılaşmaya da meşruiyet kazandırabilir.

Söylediğim nedenlerden dolayı buraya 5 katlı bina yapılması bana göre şehre karşı işlenmiş bir suç olacaktır. Başka bir deyişle şehre karşı işlenmiş suçlara bir yenisi daha eklenecektir. Bu suça da, bugüne kadar bu konuyu önemsemeyen, umursamayan hatta belki de gözlerden kaçıranlar ortaktır.

Bize gelen bilgilere göre belediye parka ait araziden bir kısmını kütüphane binası yapılabilmesi için bağışlamış. Bu olmasaymış bina oraya yapılamayacak ve daha uygun bir yere yapılacakmış. Bu iki cümlenin irdelenmesini size bırakıyorum.

Yaptığımız görüşmelerden çıkan sonuca göre geri dönüşü yok, kişiler kararlarını bu yönde vermiş ve 5 katlı kütüphane binası buraya yapılacak. Ne diyelim, hayırlı olsun.

Oysa biraz hayal gücümüz olsaydı, biraz öngörülü, biraz da vizyoner olabilseydik gelecekte pişman olabileceğimiz bu gelişmeye razı olmazdık. Yeni hükümet binasının yerinde yaşanan pişmanlığa davetiye çıkarmazdık.

Gerek yaptığımız basın açıklamaları ile gerek paylaşımlarımızla ve gerekse bu yazı ile konuyu şehrin ve toplumun hafızasına kaydediyoruz. Daha da ileri giderek buna sebep olanları, ses çıkarmayanları, engel olmayanları kamuoyuna ve gelecek nesle havale ediyor, şikâyet ediyoruz, takdir onların artık.

Şehrin iyiliğine ve güzelliğine dair sergilenecek duruşlar, söylenecek sözler, yapılacak girişimler aynı güzelliği ve iyiliği yansıtacaktır. Şehrin iyiliğine ve güzelliğine olmasına rağmen gelişmelere sessiz kalmak hatta dikkatleri başka yöne çekmek de o kadar çirkin ve kötüdür. Vebaldir. Velev ki rahatlarını bozmamak ve birilerini gücendirmemek adına olsun.

Konu ile ilgili olarak kamuoyundaki (bir STK’nın görüşümüzü destekleyen açıklaması hariç) derin sessizlik anlaşılır gibi değil. Keşke daha çok olumlu ya da olumsuz görüşler paylaşılsaydı… Sessizliğin nedeni herhangi bir görüşün olmadığından mı yoksa şehre karşı ilgisiz kalındığından mı kaynaklı doğrusu pek kestiremedim. Belki de daha farklı bir neden vardır.

Kim bilir, “belki de böylesi daha iyi olacak” diyerek kendimizi avutmaktan başka çare yok. Umarım bir daha haklı çıkmanın üzüntüsünü yaşamayız. Bunu da zaman gösterecek.

Haklı çıkmazsak sorun yok ama ya yine haklı çıkarsak, bunun hesabını kim/ler verecek?

Hoş, yapanın yanına kâr kaldığı bir yerde neyin davası güdülür ki?

Hem de iş işten geçtikten sonra…

Neyse.

İsterseniz son olarak Hacı Bektaşi Veli’ye kulak verelim.

İnsan, şehri inşa ederken, aslında taşın toprağın arasında kendisini inşa eder. Gönülde her ne var ise, şehir olarak görünür. Gönlü taş olanın şehri taş, gönlü aşk ile dolu olanın şehri gülistan olur.

NOT: Ne acı, bayramlar bile şehirleri terk etmeye başladı… İnsanlar terk etmiş çok mu? Her şeye rağmen bayramların bayram tadında yaşanması ve hayırlara vesile olması temennisi ile…