Ben kot giymiş geziyorum.

Karşıdan gelen genç bir kız da kot giymiş, ama ne kot!

Kot diye tabir edilen pantolonun, yaklaşık üçte biri yırtık-pırtık, vücudunun alt kısmının muhtelif yerleri görünüyor.

Tam da bayan giyim mağazasının önünde duruyoruz.

Yaklaşınca, dayanamayıp soruyorum.

“Bakar mısın kızım, paran yok galiba, yoksa bu yırtık elbiseyle gezmezdin, acıdım sana, yanlış anlamazsan sana bir tane yeni pantolon almak istiyorum!” dedim.

Şöyle bir yüzüme baktı, bir güzel süzdükten sonra; “bu moda amca, moda” dedi.

“Öyle mi kızım, şimdi yırtık elbise giymek, her tarafının görünmesi moda mı oluyor!” dedim.

“Git Allah’ını seversin ya, amca bir git işine ya!!” dedi.

“Şimdi bende giydiğim kotu yırtsam, moda mı olacak, ben de modayı mı takip etmiş olacağım?” dedim.

“Yok, amca senin ki olmaz, bizim ki olur!” dedi ve kafasını sallaya sallaya geçti, gitti.

Bu moda, nasıl bir şeymiş ya!!

***

Kişiden kişiye göre değişen göreceli bir kavram var.

Mutluluk!

Herkesin mutluluk hedefi, şekli farklı oluyor.

Herkes bir şekilde, bir şeyle mutlu olabiliyor.

Kimi az bir şeyle mutlu olurken, kimisinin mutlu olması için istediklerinin sonu olmuyor/gelmiyor.

Kimi az parayla, kimi sonsuz para talebiyle; kimi bir evle kişin sayısız apartmanla; kimi bir arabayla, kimisi sayısız araba filosuyla, bir şekilde ancak mutlu olabiliyor.

Sonuçta mutluluk herkesin peşinden son sürat koştuğu, göreceli bir duygudur.

Kişi, bu uğurda çok fedakârlık edebiliyor, sayısız hak ve taleplerden belki de vazgeçebiliyor.

Bazen de mutlu olmak için, fazlasını istedikçe, ellerinden kayanları, kaybettiklerini gördüğünde, farkına vardığında, iş işten geçiyor.

Bazen değmediğini gördükçe, üzülüyor, hayıflanıyor, ancak iş işten geçmiş oluyor.

O zaman da mutlu olmak için değil de, sanki mutsuz olmak için elinden gelen her şeyi yapmış gibi oluyor.

Anlayacağınız mutlu olmak, mutluluğun farkına varmak için de, makul ve mantıklı taleplerin peşinde koşmalıyız.

Maddi veya manevi olabilir, hiç fark etmez.

Kerim BAYDAK

[email protected]