Veda etmeyi bilmek gerekir bazen. En olmayacak yerde bitecek olsa da, en ihtiyaç duyulan zamanda, vaz geçilmek zorunda kalınılsa da ve en muhtaç olunan zamanda, boşluğa düşüleceği bilinse de..

Uzatmamak gerek bazen. Uzatılmayı hak etmeyenlerin hikâyesini. Hiç yazmamak gerek, tek bir satır etmeyecekleri o cânım sayfalarca yazılan cümleleri. İdareli kullanmak gerek bazen, sevgiyi olmasa da, sevilmeyi hak etmeyenlere duyulan o derin hissi..

İnadına üstüne gitmek mizaçtandır belki de, inadı bırakıp geriye dönmek olmaz bazen kendimizce.. Ama bazen öyle bir an gelir ki; işte o an bir geri dönüş gerekir tüm ileriye atılan adımların bıraktığı izlere basa basa bir de geriye gitmek gerekir. İşte o zaman kabullenmek başlar benliğimizde belki, bir kaybediş, bir yeniliş...

Aslında her kaybediş, bir kazanımdır. Tek sorun da, kazanımların kaybedişlerin hemen ardında yer almamasıdır. Çok sonra hissedilmesi ve çok sonra anlaşılmasıdır.

Hak ve doğru bilinen yolda ardına bile bakmadan yürümek gerek. Evet.. Ama bazen de zorlamamak, geri dönmeyi bilmek, telafi edilmese de; dönülen yerden kâra geçmek. Üstüne üstüne basmak gerekir geri dönüş yolunda. Tüm ilerlemelerin kattığı tüm değerleri heybeye doldurup, kâr sayıp, her geri adımda bir edinim daha kazanmak gerek adımlarca..

Her şey, her kazanım, her kaybediş, her mutluluk, her hüzün ve bir sürü aklınıza gelebilecek, başına ‘her’ konulabilecek tüm değerler mutlaka ama mutlaka bir şeyler katar insana.

Hesaplamakla olmuyorsa, adımlar yetmiyorsa, geri dönüş vakti gelmiş de geçiyorsa, tüm egoları bir tarafa atmak zamanıdır, işte tam da orada..

Gerileme zamanı gelmişse, her geriye gidişten bir değer katalım kendimize. Gökyüzünü de ihmâl etmeyelim, değerlerimize eklemeye. Engin maviye gülümserken, nereden geri döneceğimizi de bir bir canlandıralım gözümüzde.

Hadi, kocaman gülümseyelim tüm geri dönüşleri kabullenerek, gökyüzünün enginliğine.. Kim bilir, belki de birbirimize gülümsemişizdir yine..

Hoşça, dostça, sevgiyle kalın..

                          Emine ÖZEL SUMMAK