Yarım yüz Yıldır Ne orada yaşayanlar kendi ellerinden tuttu Ne de devlet ellerinden tuttu Gerger'in... "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" İlkesiyle kimse Üzeyir peygamber makamından öte geçmedi. Oraya Çantasında proje'e ile gidenler Okul ve yoldan önce, Karakol mahpushane yaptılar. Öğretmen'den,Doktor'dan önce, Savcı, Jandarma gönderdiler Alduş'a... Oysa, Jandarma asayiş, Savcı ceza kısmına bakıyordu hayat'ın... Belki Biraz da bu yüzdendir, Gerger'in kanayan müzmin yaraları hiç iyileşmedi... Sürekli göç veren bir kasaba olduğu için, siyasetçilerin de ilgi alanına hiç girmedi Geçmişten günümüze, Yaşanan tüm olumsuzluklardan Herkesin, Her kesimin biraz dahli vardır elbet. Hem yerleşik halkın. (Gurbettekiler dahil) Hem bürokrasinin. Hem siyaset makamının... "Bir akvaryumu yazmak, bir akvaryumda Yaşamaktan kolaydır" Der. Yılmaz Odabaşı. Bu acılar akvaryumu'nu yaşayan biri olarak Bu konu da bir iki satır yazmaya hakkım var sanırım Biraz sitem,çok şürçi lisan edersem, şimdiden af ola. Nerden bakarsanız bakın, Gelişen ülke konseptine uyum sağlayamadı Gerger. Yarım yüz yıllık bir ilçe olmasına rağmen, gerçek manada ne şehir olabilmiş, Ne köy kalabilmiş, Aslında uğruna dünya savaşları çıkaracak kadar üstünde ganimetler bulunan bir yer de değil Gerger çarşısı. Çarşı dediysem, İstiklal caddesi, Bağdat caddesi sanmayın. Bir iki fırın, üç beş kahvehane, beş on bakkal.bir de Gerger gazetesinin bürosü. "L" şeklinde küçük bir çarşı, Üç beş adım yoldur, Gider gelirsin biter... Topla böl çıkar. Hepsi üç bin insan. Yani büyük bir aile Herkes birbirini tanır, akrabadır komşudur kirvedir. Kız alıp vermişler, dayı yeğen olmuşlar. Zaza'ların, "Hewş" dediği daracık küçe'lerde iç içe büyür Çoçuklarla tavuklar... Yaban'da bostanları, Çarşıda dükkanları bitişiktir Tüm kavgalarda, Vuranı da vurulanı da herkes adı gibi bilir. Hayatın bu kadar iç içe geçtiği , Ve insanların birbirinin kibrit- külüne muhtaç olduğu bir coğrafyada, Bir biri için can vermek varken, neden birbirinin canını alır insan? Ömrüm bitti, bu çarşı cinayetlerinin,yürek yakan sorusunun cevabını bulamadım Her veda'dan sonra Hep "Bu sefer iyi olacak" umut yüklü temennilerle ayrıldığımız o çarşıdan. Nereye gidersek gidelim Aralıklarla, Hep peşimizden geldi çatışma ve cinayet haberleri Bu anlamsız kavgalar yüzünden, Memleket çapında bir sanatçı Bir sporcu bir bilim adam'ı hiç çıkmadı o çarşıdan... Laf dinden diyanetten açıldığında, kendine göre,Herkes hacı hoca, herkes Nihat Hatipoğlu. Peki bu cinayetlerin müsebbibi kim? İnsan aynı anda hem mütedeyyin, hem katil nasıl olabilir? Feodal yaşam tarzının kapımıza bıraktığı, İflah etmez bu hastalığın sebebi eğitimsizlik mi? Kibir mi, Nedir ? İntikam duygularıyla dolu, Bir derbi çekişmesi haline gelen bu cinayetlere kim dur diyecek? Bu ateş'e kim su olacak, Kim sakinlik taşıyacak. Devlet mi? Şeyhler mi? Yörenin kanaat önderleri mi? Barış sözleşmesine " MERHEBA" derler zaza köylerinde, en kötü merhaba, en iyi kavgadan daha hayırlıdır. Bu "MERHEBA" nın bir an önce hayata geçmesi dileği ile, Kavgasız huzurlu bir "Gerger" Temennisiyle, Hepinize hayırlı bereketli bir ömür dilerim