Kardeş denilince aklıma arkadaştan, dosttan daha yakın, bir elmanın yarısıymış gibi gelirdi. Zira arkadaş; iyi günde ve kötü günde yanında olan yakınlarındır. Dost ise;  en büyük sırlarını paylaştığın, seninle gerektiğinde ölümü bile göze alabilecek kişiler olarak gelirken, kardeş, bunlardan daha yakın geliyordu bana. Maalesef hayat bana öyle olmadığını gösterdi. Acıda olsa öğrendim.

    Aslında kardeşliğin belli bir çıkar ilişkisi olduğunu,  çocukken öğrenmiştim. Hani konuşulur, yaşanırdı:”Sen beni babama söylemezsen, bende senin yaptıklarını söylemem” diye. Tabi o dönemler bunun farkına varacak zekâ yaşına sahip değildik. O dönemdeki inancımız; “kardeşler arasında büyük bir bağlılık var”. Bu yalan sözün nedenini de buldum: İnsanın uzunca bir süre kardeşleriyle aynı ortamda kalması, bazı olayların yaşanmışlığı, haksızlığa uğrayanı koruma içgüdüsüyle, dışarıya karşı kardeşini müdafaadan ibaretmiş. Gerisi karındaşlıktan başka bir şey değil. Daha öncede anlatmaya çalıştığım gibi kardeşine, bir arkadaştan, bir dosttan daha yakın olamazsın. Tecrübe de bu olsa gerek. Hayat yaşanıldıkça insana sürekli bir şeyler öğretiyor. Bu süreç içerisinde insan olmanın gereği olan bazı doğruları silmen gerektiğini gözümüze gözümüze sokuyorlar, yanlışı öğretiyorlar. Madem öyle bizde payımıza düşeni alırız. Gerçek arkadaşların, gerçek dostların varsa bu dünyada, kardeşin olmasa da kaybettiğin hiçbir şey olmaz. Belirli dönemler karındaşları ile yine belirli olayları paylaşanlar söylediklerime katılmayacaklardır. Katılmamaları da gayet normal çünkü en doğal hakları, bu konuda tek söyleyeceğim inşallah öğrenme adına benim yaşadığım tecrübeyle karşılaşmazlarda hayalleri yıkılmaz. Aynı şekilde karındaşlarına sevgi ve muhabbetle sarılmaya devam ederler. Çünkü dünya sevgi üzerine kurulmuştur. Dosttan ve arkadaştan sonrada seveceğin insanlar mutlaka olacaktır. İşte o dönemlerde yanınızda karındaşları görmek isteyebilirsiniz. Muhabbetiniz bir kat daha artar. Benim gibi düşünen insanlara şunu söylemek isterim: Sizi eleştirip, size tavır alan insanların hayata genel anlamda bakış açılarına bakın, yaşam tarzlarına bakın, sadece bunlar bile size çok büyük oranda bir fikir verir. Samimiyet olmadığını apaçık ortaya koyar.

    Tavşan dağa küsmüş dağın haberi yok! Düşüncelerime katılmayanlar ve karındaşım şimdi buna da bir cevap verirler. “Niye bu kadar kaleme alıyorsun” diye. Ben yalandan nefret eden, bir kişinin yüzüne söyleyemeyeceğim şeyleri arkasından konuşmayan, medeni cesaretimi zorbalık cesaretiyle karıştırmayan, karşılıklı diyaloglarla problemlerin çözülebileceğini düşünen bir insan olduğum için yazıyorum.

  

     - Sen üzülme anam, beni karındaşım bile yanlış tanımış.