Kayalıklarda oturmuş, derin uçurumdan ayaklarımın altına serilen dünyayı izliyorum. İçime akıttığım yaşlar ve boğazıma düğümlenmiş kelimeler ile baş başayım. Sahiplerine iletilemeyen cümlelerin her harfi ağır geliyor artık. Fakat kusamıyorum içimdekileri, haykıramıyorum.

Gözlerim boşluğa dalıyor bir süre. "Yanımda beni seven biri olsa, pay ederdi miydi hayatın yükünü?" diye geçiriyorum aklımdan. Efkar kaplıyor her yanımı. Uçurumu sis alıyor ve içimi titreten bir melodi peyda oluyor aniden zihnimde. Neşet babanın "Amanın Leyla Leyla..." sözleri çınlıyor kulaklarımda. Eşlik ediyorum hiç bozmadan. Çıkarıyorum en ucuzundan aldığım sigaramı. Yakıyor ve çekiyorum bir nefes... Ciğerlerimin tüm köşelerine ulaşıyor duman. Ağzımdan çıkarken havada halkalar oluşturuyor. Bir gülümseme beliriyor dudaklarımda. Yan yana gelen halkalar zincir oluşturuyor. Süzülüyor öylece... Bana doğru yaklaşıyor ve boğazıma dolanıyor aniden. Sıkıyor, sıkıyor... Elimle dağıtıyorum hemen dumanı. Kısacık bir mutluluğu bile kursağımda bırakıyor hayat.

Şansını kendi yaratırmış insan. Ben şansımı yaratmak için bile şans bulamadım. Aklım yettiği gibi attılar hayatın vahşi akışına. Ayakkabı boya, simit sat, çıraklık yap, para getir. Baba içsin, baba sövsün, baba dövsün... Anne ağlasın, anne ezilsin, anne bağrına basamadan doya doya yavrusunu, içkili koca elinden göçsün gitsin. Gam yükü inmedi hiç omuzlarımdan.

Konuşmalarım bitmiyor bir türlü kendimle. Deliriyorum galiba, susturamıyorum düşünceden düşünceye atlayan beynimi. Hava kararmadan kalkıyor, eve yol alıyorum. Uykuya dalarak kesmem gerekiyor dünya ile bağımı. Kalabalık caddelerden, ara sokaklardan geçiyorum. Yetişiyorum ve açıyorum boyaları dökülmüş demir kapıyı. Giriyorum duvarları küflü eve, kilitliyorum arkadan kapıyı, kaybolup gitmiş hayallerimi ve geleceğe dair umutlarımı.

Hasan KORKMAZ