İnsanların yaşadığı dünya üzerinde siyasal ve yönetimsel kurumlarda beliren toplumlarda devlet otoritesinin kalmaması halinde toplumun düzenini bozan, yönetime ve yasalara uymayanların karışıklığa, kargaşa ve fesatlık eden zümreler yaratıldığı günden bu güne her zaman var olmuş, ebedi hayata kadar da var olacaktır.

Zaman zaman barıştan yana tavır alan babacan tavırlı büyüklerimizin karşı koymasıyla duraklayacak, bazen Cenâb-ı Hakk'ın ekstra inayetleriyle engellenecek ama her zaman yeniden zaaflarımızın, ihtiraslarımızın bağrında filizlenip büyüyecektir…

Bu durum ağzı ve kalbi bir olmayan insanlarda böyle devam edecek ve kıyamete kadar da böyle devam edecektir, fesatlık bazen şahıslar mabeyninde dar alanlı olarak cereyan etmiş, bazen gruplar arasında oldukça geniş bir mahiyette ortaya çıkmış, bazen de bütün bir toplumu sarsacak ve her şeyi alt üst edecektir…

Fesatlık bu güne kadar sağduyu ve akl-ı selimle engellenebilmiş, hiç olmazsa tahribatı azaltılmış ise de çok defa en korkunç ve yıkıcı etki yaratabilen kontrolsüz yığınları birbirine düşürmüş, kargaşaya sebebiyet vermiş ve arkada bir sürü kin ve nefret tohumları bırakmıştır.

Dinimiz, fesat çıkarana 'müfsit' demiş ve onu lanetlemiş; devletler, milletler değişik kanun ve nizamlarla onu önlemeye çalışmış ve ahlâkçılar da ona karşı sürekli mücadele vermişlerdir lakin her şeye rağmen o varlığını bu güne kadar sürdürmüştür…

Bu gün gelinen noktada toplumun dirliği, birliği ve bütünlüğünü bozmak isteyen mihrakların elindeki en büyük silah da çekememezliklerden kaynaklanan fesatlıkları değil midir…

Bir olalım, iri olalım ve diri olalım ancak muhtemel fesatlıklara karşı sürekli hazır ve cesur olalım, unutmayalım ki kıskançlık ve fesatlık ruhu karartsa da hoş göre ve anlayış ruhu aydınlatır…

Öyleyse vicdanların sustuğu yer insanların sustuğu yerdir, maddenin gözleri vicdanın bittiği yerde konuşur, konuşur ki adalet öbür dünyaya tecelli etsin haksızlık ederek fesat ve fitne yayanlar elbet onun mezalimi altında hesap vereceklerdir! sevgilerimle…