8 Haziran'da duruşmam vardı, duruşma ileri bir tarihe ertelendi. Adliye çıkışında merdiven basamaklarından inerken o anda kendimle sessiz bir konuşmam oldu. Şimdi bunu siz değerli okurlarla sesli paylaşmakta sakınca görmüyorum.
Dedim ki ülkemizde ortalık bu kadar toz duman içindeyken, Sedat Peker'in YouTube iddiaları-itirafları, kirli ilişkiler ağı ortadayken yaşanan sessizlik karşısında, benim sadece çiftçilerin yanında durmam, onların emeğini savunmamın karşılığı yaklaşık dört yıldır yargılanma olmamalıydı. Bir siyasetçi ne yapar, bulunduğu ilin, bölgenin temel bir sorunu varsa, geçim kaynağı üzerinden oyun oynanılıyorsa onu dillendirmez mi?... Hele de ülkenizin sorunlarını kendinize dert edinmişseniz tabiki kayıtsız kalamazsınız. Gerçi haksızlığa uğramak bizim ülkemizde alışık olduğumuz bir durumdur. Bazen yazılarımda da derim ya, biz çelişkiler ülkesiyiz diye!.... Bir parantez açmak isterim suç işleyenler elbette hesap vermelidir.
Bir haksızlığa uğradığımızda bizi aklayacak, haklarımızı koruyacak hukuktur. Yargı bağımsızlığının ne kadar önemli olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim.
Ne güzel söylemiş Fatih Sultan Mehmet ,
"Aklı öldürürsen, Ahlak da ölür.
Akıl ve Ahlak öldüğünde,
millet bölünür.
Kadı'yı satın aldığın gün Adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün:
Devlet de ölür...."
Yazının içeriğiyle ne kadar ilintili olur bilemem ama aklıma çok bilindik Kurbağa hikayesi geldi ." Kurbağayı kaynar kazana atarsanız, ilk etapta can acısının verdiği refleksle kendini suyun dışına atar. Oysa, önce kazana atıp sonra suyu ısıtmaya başlarsanız, yavaş yavaş ısınan suda kendini bekleyen sonu algılayamaz, sıcağı hissettiği zaman ise çok geç olur.
Türkiye’de bence gelinen nokta bu.
Mesele benim durumum değil elbette, asıl mesele ülkemin içinde bulunduğu durum beni çok üzüyor.
Kaşla göz arasında deyimi vardır... Bir eylemin çok hızlı, kimse farketmeden yapıldığını belirtmek için kullanılanırız ya durum öyle!....
Daha bir kaç gün önce Nişasta bazlı şekerlerin kotası yüzde 100 artırılarak, yüzde 2.5'ten yüzde 5'e çıkarıldı. Çoğunuzun haberi bile olmadı. Halkımıza zararlı mı, değil mi diye soruldu mu?.....
Marmara denizi kirleniyor, yaşanan deniz salyası (müsilaj) sorunu. Hoyratça mahfedilen doğada oksijen almakta zorlanacağız!
Daha kaç felaket haberiyle uyanacağız?....
Erim erim erimek derken tüm bu olumsuzluklara dikkat çekmek istedim.
İnsan sağlığının ne önemi var ki dediğinizi duyar gibiyim!....
Asıl konuya döneyim,
Son günlerin hatta haftaların sıcak konusu "mafya- medya- siyaset üçgeninde, faili meçhul cinayetlerin üzerinden sis perdesi, haraç olayları gibi ciddi iddialar karşısındaki suskunluk, mevcut AKP iktidarının hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam etmesi.
#Susurluk hala hafızalardadır.
Türkiye'de devletin ve siyasetin karıştığı çeteleşme faaliyetlerini ortaya saçan Susurluk'ta 1996'da meydana gelen trafik kazası ile nelerin ortaya saçıldığını görmüştük. Aynı kişiler yine gündemde.
İşte o kaza ile öğrendiğimiz, devletin emniyet görevlisi, siyasetin milletvekili vs "organize suç örgütü" devletin göz yumması halinde nasıl büyüyeceğinin en büyük kanıtı Susurlukla gözler önüne serilmiştir.
Susurluk olayı devletin önemli kurumlarında görev alan siyasetçilerin suç örgütleriyle zaman zaman "terörle mücadele" etmeyi de bahane ederek
"devlet içinde devlet" örgütlenmesinde işbirliği içinde oldukları sırrı faş oldu. O gün o kaza ifşa etti her şeyi.
Bugün yine bu yapılanmaları konuşuyoruz. Yıllardır faili mechul cinayetleri konuştuk. Bu ülkenin ulusal değerleri için mücadele eden, ülkesini seven cesur araştırmacı gazetecilerin, bilim insanlarının nasıl bir kör kurşuna, ya da bir bombaya kurban gittiğini!...
Cesur gazeteci #UğurMumcu, #KutluAdalı cinayeti hakkındaki idialar ve devletin önemli kurumlarını temsil edenler hakkındaki iddialar araştırılmalı ve sis perdesi derhal aralanmalıdır. Bu, ülkemizin içerde ve dışardaki prestiji açısından da çok önemlidir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu neden harekete geçmiyor?... Bu iddiaların araştırılması gerekmez mi?...
Bu kadar iddaların ortada dolaştığı bir ülkenin bırakınız içişleri bakanını, o ülkenin hükümeti istifa ederdi. Ya da masumiyetini ,şeffaf olduğunu topluma ıspatlardı.
İşsizliğin, yoksulluğun giderek derinleştiği bir dönemde
TUIK yine iyimser bir işsizlik rakamı açıklamış. Nisan 2021 işsizliği %13.9, Ben demiyorum!....
Kimin amacı nedir bilemem ama ben,
Demokrasinin gerçekten yaşandığı, kimsenin haksız yere yargılanmadığı, hapse atılmadığı, Yoksulluğun son bulduğu, ülke kaynaklarından herkesin eşit şekilde yararlandığı. Emeğe, alınterine saygının olduğu ve hoşgörünün daim olduğu acıda, sevinçte, el ele, yürek yüreğe olduğumuz. Yani kısacası insanın insanca yaşadığı bir ülke istiyorum!
Bu da benim hayalim!...12.06.2021
Fatma Ulubey