Köşe yazılarımda sıkça tekrarladığım gibi, Recep Tayyip Erdoğan 1976 yılında, Necmettin Erbakan fikir babası olduğu, kurgulayıp geliştirdiği, “Türkiye Cumhuriyeti’ni din kurallarına göre yeniden yapılandıracağım diyerek siyaset yapan Milli Görüş’e katılmıştı.” Milli Görüş öğretisi ile yetişmişti.

1985 yılında Refah Partisi, İstanbul Beyoğlu İlçesi gençlik kolu başkanlığı yaptı. 1986 yılında Beyoğlu İlçe başkanı oldu. 1991 seçimlerinde Refah Partisi’nde İstanbul’da birinci sırada milletvekili adayı oldu. Tercihten kaybetti. İstanbul il başkanlığı yaptı. 1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi’nde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.

İmam Hatip Okulunda öğrenciliği, Milli Görüş öğrenciliği, İlçe başkanlığı, gençlik kola başkanlığı, il başkanlığı, belediye başkanlığı döneminde hep Atatürk, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri ve devrim karşıtı oldu. Türkiye Cumhuriyeti’ni din kurallarına göre yapılandırma uygulamaları içinde oldu. Atatürk’ün adını ağzına almadı.

Belediye Başkanlığı döneminde, Belediye’nin kuruluşları olan Akbil, İsfalt ve İdo’da yapılan yolsuzluklar nedeniyle hakkında 10’nun üzerinde yolsuzluk davası açıldı.

Kendisi gibi Milli Görüş öğretisi ile yetişmiş olan arkadaşlarıyla birlikte, Milli Görüş’ün partisi Fazilet Partisinden istifa etti. 14 Ağustos 2001'de bu arkadaşlarıyla birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi'ni (AK Parti) kurdu

2002 seçimlerinde AKP yüzde 34.3 oy aldı birinci parti oldu. Tek başına iktidara geldi. Erdoğan Başbakan oldu.

Akbil, İsfalt ve İdo’da yapılan yolsuzluklar nedeniyle yargılandığı yolsuzluk davaları, milletvekili seçildiği için geçici olarak durduruldu.

Atatürk, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri, devrim karşıtı olan Başbakan Erdoğan, ilk günden başlayarak Atatürk, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri, devrim karşıtı uygulamalarına devem etti.

Tek adam olmak, ülkeyi tek başına aldığı kararlarla yönetmek için çalışma başlattı.

Bu amacına ulaşmak için her yola baş vurdu.

Kendisi gibi Atatürk, Cumhuriyet ve devrim karşıtı Gülen cemaati ile ittifak kurdu.

Gülen cemaatinin okullarından yetişen Atatürk, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri, devrim karşıtı kadroları Devlete yerleştirdi.

Gülenle ve kadrolarıyla işbirliği yaptı. Atatürk, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri ve devrim yanlısı kadrolar hakkında sahte belgeler düzenlendi. Bu kadroların önde gelenleri tutuklandı. Diğerleri devletten tasfiye edildi.

Anayasada yapılan değişikliklerle, Cumhuriyetin halk egemenliğine dayanan kuruluş ilkeleri, değiştirildi. Tek adamın aldığı kararlarla yönetilen partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi.

Tek adamlığını pekiştirmek, halkı buna alıştırmak için keyfi uygulamalar başlattı.

Tek başına aldığı kararla önce kendi partisinde, halkın oylarıyla seçilmiş olan Ankara, İstanbul, Bursa, Balıkesir, Niğde, Düzce belediye başkanları, istifa ettirdi.

İstanbul Büyük şehir Belediye Başkanlığı döneminde Akbil, İsfalt ve İdo’da yapılan yolsuzluklar nedeniyle hakkında açılan 10’nun üzerine yolsuzluk davalarının hesabını vermeyen,

Türkiye’yi, 21 Temmuz 2016’dan beri olağanüstü halle yöneten,

Ülkede korku imparatorluğunu yaratan Erdoğan,

Tek adamlığını daha da pekiştirmek ve kalıcı kılmak için, İç İşleri Bakanlığını devreye soktu.

Ana Muhalefet Partisi CHP’li belediyeleri yolsuzluk suçlamaları ile kuşatmaya başladı.

Yolsuzluk yapmakla suçlanan, kendisi bu suçlama iddiasını yargıya taşıyan, İstanbul CHP’li Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, hakkındaki yolsuzluk iddiasının soruşturulmasını istemiş olmasına rağmen, İç İşleri Bakanlığı tarafından görevden alındı.

Hakkındaki yolsuzluk iddiasını kendisi yargıya taşıyan, yargılanmak ve varsa suçu cezasını çekmek isteyen belediye başkanını, yargılamadan görevden almak, hukuk devletinin sonlandırıldığının, keyfi yönetimin açık ve somut göstergesidir.

Erdoğan, yaptığı bu uygulama ile topluma, ben hukuk tanımam. Ben yaptıklarımın hesabını vermem. Fakat istediğim kişiden, istediğim zaman, istediğim şekilde hesap sorarım, demiştir.

Bu tablo, yürürlükte olan Anayasanın 2. Maddesi ile tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” ilkesinin Erdoğan tarafından tanınmadığının açık ve somut göstergesidir.

Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Türk halkını uyanık olmaya, Türkiye Cumhuriyeti’nin tek adam tarafından keyfi olarak yönetilmesine izin vermemeye çağırıyorum.