Müslümanların her türlü eylem ve davranışları İslam'ca olmalıdır. Bu ana çerçeve içerisinde istediğimiz konuyu değerlendirebiliriz.

Bugün "işi ehline verme" konusu ile ilgili olarak birkaç kelam etmek istiyorum. Yapılan sınavlar, mülakatlar, elemeler hep ehil insanı tespit etme amacıyla yapılmalıdır. Yoksa inandığımız değerlere ters düşmüş olur, Allah muhafaza ayet ve hadisi hiçe saymış oluruz.

Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani layık olduğu kimselere verilmesi emrediliyor. Bu perspektifte konuyu genel olarak ele aldığımdan, özelde yapılan işler, hatalar konumuz dışındadır.

Kur’an-ı kerimde Nisa suresi, 58. ayette mealen buyruluyor ki: "Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder"

Allah Resulü ise bir hadis-i şeriflerde, "İşin ehli olmayana (layık olmayana) tevdi edildiği (verildiği) zaman, kıyameti bekle"

Olay bu kadar açık ve net. Liyakatsiz insanların iş başına getirilmesi bizleri uçuruma, efendimizin deyişi ile kıyamete yaklaştırır. Liyakat sahibi olmayı diploma sahibi olma ile karıştırmamak gerekir. Birinin diplomalı olması emanete sahip çıkabileceği anlamına gelmez.

Konuyu güzel bir örnekle pekiştirmek istiyorum;

Mekke’nin fethinden sonra eskiden beri devam ettirilen Kâbe’nin bakımı, kapısının ve anahtarlarının muhafazası hizmetlerinden uygun olanlar, Hz. Muhammed (S.AV.) tarafından ibka edildi ve Kâbe’nin bakımı, kapısının ve anahtarlarının muhafazası görevini, amcası Abbas ile Hz. Ali’nin bile istemesine rağmen o sırada hala bu görevde bulunan Abdüddâr soyundan Os­man B. Talha’dan almayarak onunla birlikte amcasının oğlu Şeybi B. Osman’a vermiştir.

Hz. Ali ilmin kapısıdır, halifelik yapmıştır. Efendimize en yakın kişilerden biridir. Savaşlarda kahramanlıkları bilinen bir zattır. Verilecek her görevi layığı ile yapabilecek durumdadır. Ancak, Kâbe’nin bakımı ve muhafazası hizmetleri için Os­man B. Talha ve Şeybi B. Osman daha uygun görülmüş ve görev onlara tevdi edilmiştir.

İşte bu örneklerden de çıkaracağımız ders görevin, işin, yönetimin ehline tevdi edilmesidir. Benim partim, benim cemaatim, benim mezhebim, benim ailem düşüncesi bizleri adım adım felakete sürükler.

Yakın tarihte yaşadığımız hadiselerden de örnek vermeden geçemeyeceğim. Devlet içerisinde yapılanmaya çalışan FETO terör örgütünün yaptığı şey neydi? Her kademeye kendilerinden birilerinin getirilmesi. İllegal yollarla kendi cemaat mensuplarına sınavların kazandırılması, kilit noktalara getirilmesi, siyasi, askeri, adli ve istihbarat başta olmak üzere önemli merkezlere kendi adamlarının yerleştirilmesi, işin ehli olmayan kişilerin göreve getirilmesi bizlere acı bir tablo yaşatmıştır.

Bunlar haksızlığı yaparken de "önemli kadrolara inançlı kimselerin getirilmesi" gibi bir gerekçe önü sürüyorlardı.

Evet, kadrolara inançlı, vicdanlı, adil, liyakat sahibi, vatanını, milletini, mukaddesatını seven, işin ehli kişilerin getirilmesi gerekir. Önemli olan bunu yaparken gerçekten bu vasıflara sahip olup olmadığının doğru tespit edilmesidir.

Selam ve dua ile…