Ülkenin birinde bir yönetici varmış, halkın derdiyle ilgilenecek vakti olmazmış. Bu gün burada yarın başka yerde, yol nereye giderse oraya gidermiş.

Halkın açlıktan feryadı arşa çıkarmış, ama o, “yaşa var ol, nur ol” gürültüsünden halkın feryadını duymazmış.

En yakınları alkış tufanına tutarmış; gürültüyle yöneticiyi meşgul ederken, hazineyi hortumlar, halkı sokağa çıkmaz hale getirirlermiş.

“Senin boyun uzun, kısa boyluları baskı altına alıyorsun, sokaklarda gezmeni yasaklıyoruz” diyerek; halkı kısa boylular, uzun boylular, sakallılar, sakalsızlar, inananlar, inanmayanlar diye gruplara ayırır, birbirleriyle vuruşturur, kendileri de aradan soygunlarını yaparken düşmanla işbirliklerini devam ettirirlermiş.

Yönetici, bir gün halkın içine girdiğinde, çatık kaşlar, asık suratlar, yuhalar ile karşılaşır.

Derhal konutuna döner, hazinenin hortumlandığını, belli çevrelerin dışında kalan zenginlerin dilenci hale geldiğini görür.

Başını dinlemek, hava almak için gizlice konuttan çıkar ve başı dumanlı dağ başlarında efkâr dağıtmak ister.

Uzakta bir çadır görür. Çadıra doğru yaklaşır. Çoban, misafirini karşılar ve hemen yemek ikram etmek ister.

Yönetici, çadırın önünde gördüğü ağaçta asılı köpek ölüsüne bakmaktadır. “Bu köpeği niçin buraya astığını öğrenmeden oturmam” der.  

Çoban anlatır: “Bu dağda her gün benim koyunlarımdan birinin eksildiğini gördüm. Ama bir türlü nasıl eksildiğini öğrenemedim.

Bir gün, sürüden ayrıldığımda geri gelirken birde ne göreyim; benim köpek, dişi bir kurt’la dost olmuş.  

Benim köpek kuyruğu kıvırıp yatıyor. Kurt ise, bir tane koyunu alıp gidiyor. İşte o gün bu köpeği buraya asıverdim” der.

Yönetici, derhal konuta döner. İşleri kendisine emanet ettiği kişiyi çağırır, ellerini ve ayaklarını bağlatır.

Sonra hapse atılan, iflas eden, zarar gören herkesi davet eder ve şikâyetlerini dinler.

Kiminin malına el koymak için iftira atmış, adamı hapse attıktan sonra malına el koymuş. Kiminin bağına, kiminin bahçesine, kiminin fabrikasına el koymuş.

Vezirin aldığı bütün malları elinden alarak sahiplerine geri verir. Suçsuz olduğu halde hapse atılanları da serbest bırakır.

Vezirin atadığı bütün memurların görevine son verir. Vezir de saray kapısının önüne kurulan darağacına çobanın köpeği gibi asılır.

Çoban kurtla arkadaşlık yaparsa kuzulara yazık eder. Yönetici konumunda bulunanlar, kurt gibi adamlarla arkadaşlık yapar, onların yazdıklarını okur, onlara kulak verir, mutabakatı yönetilenlerle değil de, kurtlarla yaparsa yönetilenlere yazık eder.

Yönetilenlerin içindeki kurt onları da yer bitirir. O, yün içinde gelişen kurt gibi yönetilenlerin içinden büyür ve yönetilenleri de yönetenleri de kemirir.

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

        Bilal KARADAĞ

[email protected]