Dağdeviren, yaptığı açıklamada, "2017-2018 eğitim-öğretim yılı 8 Haziran Cuma günü sona erecektir. 18 milyona yakın öğrenci, 904 bini 679öğretmen olmak üzere, 1 milyonu aşkın eğitim emekçisi açısından zorlu bir eğitim öğretim yılı daha tamamlanmıştır. 16 yıllık AKP iktidarı süresince Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ilk kez bu yıl, 2017/18 eğitim öğretim yılına ilişkin örgün eğitim istatistiklerini yayınlamamıştır. Bu durum, 24 Haziran seçimleri öncesinde eğitimin güncel durumuna ilişkin olarak resmi istatistikler üzerinden sağlıklı bir karşılaştırma ve değerlendirme yapmayı engellediği gibi, AKP’nin yıllar içinde eğitimin kamusal niteliğini nasıl adım adım tasfiye ettiğinin 24 Haziran seçimlerine giderken tartışılmak istenmediğini göstermektedir. 
MEB’in 2017/18 eğitim öğretim yılına ait örgün eğitim istatistiklerini kasıtlı olarak yayınlamamış olmasına rağmen MEB’in 2017 İdari Faaliyet Raporu, 2018 Performans Programı, OECD’nin Bir Bakışta Eğitim 2017 Raporu ve Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın ‘2018 Eğitim Bütçesi Sunuşu’ vb. gibi kaynaklar, geçtiğimiz eğitim öğretim yılına ilişkin sayısal değerlendirme ve karşılaştırma yapılması için yeterince veri sunmaktadır"dedi.

"Türkiye’nin eğitim sistemi, yıllardır benimsenen piyasa merkezli, rekabetçi ve sınav merkezli eğitim politikaları sonucunda tam bir sorun yumağı haline gelmiş, okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademeleri, en temel işlevlerini yerine getiremez hale getirilmiştir" diyen Dağdeviren, şunları kaydetti:

"2017/18 eğitim öğretim yılında MEB, eğitimde dinselleştirmeyi temel alan politikalarını daha da yoğunlaştırmıştır. Yıllardır özellikle eğitim sistemi üzerinden hayata geçirilen, bilim ve pedagoji düşmanı politika, uygulama ve dayatmalar geçtiğimiz dönem belirgin bir artış göstermiştir. Okul öncesi eğitimde pedagojik olarak sakıncalı olmasına rağmen ‘dini eğitim’ uygulamalarının sürmesi ve sıbyan mektepleri sayısının artması, MEB’in Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, dini vakıf ve derneklerle yapılan protokolleri sürdürmesi, özellikle kurum açma ve kapatma yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle ‘bütün yolların imam hatiplere’ çıkmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmıştır. 2017/18 eğitim öğretim yılı, eğitim sisteminde yaşanan ticarileştirme ve eğitimi dinselleştirme adına hayata geçirilen politikaların daha da belirgin hale geldiği bir dönem olmuştur.  Siyasi iktidarın eğitim alanında, büyük ölçüde kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda yaptığı değişiklikler, başta öğrencilerimiz, öğretmenler, eğitim emekçileri ve veliler olmak üzere, toplumun geniş kesimlerini her zamankinden daha çok etkilemiştir. Eğitim sisteminin hem içerik, hem de biçimsel olarak dini kural ve referanslara göre düzenlenmesi uygulamalarının artması ile eğitimde yaşanan ticarileşme ve öğrencileri özel okullara yönlendirme uygulamaları arasındaki somut ilişkiler 2017/2018 eğitim öğretim yılında daha belirgin hale gelmiştir. 2017/18 eğitim öğretim yılı başından itibaren uygulanmaya başlanan yeni müfredatın bilimsel değerlendirme ve pilot uygulama yapılmadan uygulanmaya başlanması ve yıllar içinde yapboz tahtasına çevrilerek sürekli değiştirilen sınav sistemleri nedeniyle öğrenci ve velilerin kafası hiç olmadığı kadar karıştırılmıştır. Geçtiğimiz 15 yıl içinde sınav sistemini altı kez değiştiren MEB, eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek yerine, eğitimde yaşanan kaosu derinleştirecek adımlar atmayı tercih etmiş ve aldığı her karar toplumun geniş kesimlerince tepkiyle karşılanmıştır. Yükseköğretime, özellikle üniversitelere yönelik siyasi baskı, müdahale ve son olarak üniversiteleri bölme uygulamalarına kadar geniş bir alanda yaşanan gelişmeler yaşanmıştır"

Dağdeviren, "İkili öğretim, niteliksiz eğitim hizmeti, eğitimin özelleştirilmesi, kalabalık sınıflar, karma eğitim karşıtı uygulamalar, çocukların örgün eğitim sistemi dışına itilmesi, çocukların barınmak zorunda bırakıldıkları yerlerde taciz ve istismara uğraması, taşımalı eğitim, altyapısı bozuk okullar, okullarda öğretmenlere yönelik olarak yaşanan şiddetin artması, yine çocukların dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, Öğretmen Strateji Belgesi ile öğretmenlerin mesleki gelişimine yönelik piyasacı müdahaleler, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik, ataması yapılmayan öğretmenler vb. gibi devasa sorunlar 2017-2018 eğitim öğretim yılında öne çıkan temel başlıklar olmuştur. 2017-2018 eğitim öğretim yılında okul öncesi ve yaygın eğitim kurumları hariç, ülke genelinde 54 bin 434 resmi devlet okulu bulunmaktadır. 4+4+4 sonrasında zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıktığı iddia edilmesine rağmen, ortalama eğitim süresi 7,5 yılda kalmıştır. MEB verilerine göre ikili eğitim yapılan okul oranı yüzde 25,71’dir veher dört okuldan birinde ikili eğitim yapılmaktadır. Türkiye’de spor salonu bulunan okul oranı sadece yüzde 13’tür ve okulların yüzde 87’sinde spor salonu yoktur. Kütüphanesi olmayan okul oranı yüzde 61; çok amaçlı salonu olmayan okulların oranı yüzde 62’dir. Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunlar her ne kadar görmezden gelinmeye çalışılsa da, eğitim sorunu halkın en temel gündemini oluşturmayı sürdürmektedir. Çocuklarımız eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamış, çocuk yaşta evlenmeyi özendiren düzenlemeler yapılmış, çocuk işçiler sorunu büyümüş, okullarda, yurtlarda, kurslarda çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddet vakaları artmıştır. Eğitimde ve toplumsal yaşamda yaşanan çocuk istismarının üzerini örtme çabalarına rağmen, geçtiğimiz dönemde cinsel istismar ve cinsel saldırıların artmasına yol açacak yasal düzenlemeler gündeme gelirken, kadına ve çocuğa yönelik çok sayıda taciz ve tecavüz olayı yaşanmıştır"dedi.

"Yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere, kız çocukları, kırsal kesimde yaşayan çocuklar; eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamış, önemli bir bölümü dini vakıf ve derneklerin kucağına itilmiştir" şeklinde konuşan Dağdeviren, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar iktidarın çözmek bir yana daha da derinleştirdiği temel sorunlar olarak eğitim sisteminin öncelikli gündem maddesi olmayı sürdürmüştür.
Türkiye’deki bütün eğitim kurumları, iktidarın ırkçı, mezhepçi, ayrımcı ve otoriter uygulamaları nedeniyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılmıştır. İktidarın eğitim başta olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında uyguladığı baskı, şiddet ve dayatmacı uygulamaların daha önce hiç olmadığı kadar arttığı bir dönem yaşanmaktadır"

 

Kaynak : PHA
Kaynak: pha