Erzurum Eğitim Enstitüsü ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitiren, öğretmenlik, Adıyaman ve 1980 darbesinden sonra da İstanbul’da avukatlık ve iş hayatı yanında siyasetle de uğraşan bir hemşehrimizdir Ahmet Sırrı Özbek…

Kökünü Arayan Çınar, Tosbağa Avcısı, Faili Meçhul Bebek adlı öykü, Taammüden, Hasut ve son olarak yazdığını öğrendiğim Namekân adlı romanları ile Yele Yazılan Yazılar adlı deneme kitabı da edebiyat dünyamıza kazandırdığı nadide eserlerden…

Bunlardan Kökünü Arayan Çınar adlı kitabı ile ilgili olarak usta televizyoncu İskender Korkut’un yönettiği Hedef programına birkaç yıl önce Adıyaman’da ASU TV’de birlikte konuk olmuş, kitaptaki satır aralarına açıklık getirmeye çalışmıştık.

Kitaplarındaki kısa biyografisinde “siyasetle uğraşan” deyimi olmasına karşılık “17. ve 22. dönemlerde milletvekili” olarak görev yaptığını yazmayan, alışılagelmişin aksine adının başına “avukat” sıfatını eklemeyen mütevazı bir insan…

Hasut adlı romanında, küçük bir çocuk olan Ferhat’ın Anadolu’nun uzak bir ilinde babasının tabutu önünde başlayan ve İstanbul’da sona eren bir aşk ve adından da anlaşılabileceği üzere kıskançlık macerasını anlatıyor.

Taammüden adlı romanında ise mazlum bir halkın acı ve hüzünlü öyküsünü anlatıyor. Şeyh Said isyanından töre cinayetlerine kadar doğunun acı gerçeklerini nakış gibi işliyor…

Özbek’in kitapları aynı zamanda birer anılar dizinidir dersek, sanırım yanlış olmaz. Çünkü ya aynen yaşanmış olaylar aktarılmış, ya da yaşandığı bilinen olayların varsa bilinmeyen yönleri akıcı bir üslupla dramatize edilerek tamamlanmıştır. Olayların yaşandığı coğrafya adları aynı kalsa da olay kahramanlarının adları değiştirilerek kitaba aktarıldığından her biri, yakın tarihimizin sosyolojik vakıalarına birer mercek tutmuştur diyebiliriz.

Kendisi de avukat olan Özbek’in Taammüden adlı romanında anlattığı adliyelik bir olayın ilk sayfasına aldığı Melayê Ciziri imzalı anlamlı ikiliğini aşağıda paylaşmadan geçemeyeceğim:

“Sesimizi duyup cevap veren yoksa, salt şikayet ne yapsın

Şikayetimin ulaşacağı biri yoksa, beyhude feryat ne yapsın.”

Özbek’in edebiyata olan ilgisini ve eserlerini devam ettirmesinden, aynı romanının 121’nci sayfasında yer alan, üstat Faruk Erem’in aşağıdaki sözünden avukat olarak kendisinin de etkilendiğini ve eserleriyle de olsa “sesli yaşadığını” düşündüm:

Avukatlar sessizce yaşama hakkına sahip değildir.”

  1. Adıyamanlı beyinlerden sonra şimdi de damak tatlarına göz atalım; Adıyaman denilince akla gelen yöresel lezzetlerden Çiğköfte dışında Hıtap ve Şillik başta geliyor. Adıyaman Hıtabı denilince de Hükümet Binası yanındaki İskender 85 Lokantası, Adıyaman Şilliği denilince ise hemen yanı başındaki Öz Adıyaman Yöresel Şillik Salonu akla gelenlerden... İlimizin tanıtımına katkıları için her iki işletme sahibini kutluyor, güzel hizmetlerinin devamını diliyorum.