“Genç, güzel dul komşu” imgesi erkekler için kendi başına bir “cinsel tahrik” anahtarı oluyordu”Sıcak yaz gecelerinde yatağında sere serpe yatan güzel dulun etekleri sıyrılmış, dolgun beyaz bacakları açılmıştı. Diri gövdesi yalnızlığın sıkıntısıyla kıpırdıyor, içinde ara sıra duyduğu garip ürpertilerle geriniyordu. “Porno endüstrisinin kitaplarda, fotoğraflarda, filmlerde işlediği bu konu yeniyetmelerden uzamış evliliklerin yenilik arayan erkeklerine kadar bütün erkek cinsinin hayalini süslüyordu.” Der, Erdal ATABEK  “Kırmızı Işıkta Yürümek “adlı yapıtında.

         Devam eder anlatımına ve şöyle bir örnek de verir arada: “Franz Lehar’ın da bu imajın oluşmasında payı vardı. Bu ünlü Macar besteci daha 1905 yılında “Şen Dul” operetini besteleyerek “neşeli, uçarı, güzel dul kadın”ı insanların hayallerine armağan etmişti. Orta Avrupa’nın neşeli hayatında dulluk şen olabilirdi, ama dünyanın her yerinde böyle olmadığı da biliniyordu. Hindistan’ın geleneksel töresinde kocası ölen kadının, kocasından sonra yaşama hakkı olmadığı için yakıldığı da biliniyordu.”

        Toplumumuzda da yöresel ve bireysel farklılıklar rol oynasa da üç aşağı beş yukarı bu imgeler geçerli. Benim bakış açıma gelince: Ben 7 Kocalı Hürmüz’ün tiyatroda sahnelenmesini geçmiş yıllarda TRT’de izlemiştim. Usta tiyatrocumuz  “ Ayten Gökçer” Hürmüz rolüyle herkesin hafızalarına kazınmıştı. Gerçekten harikaydı. 7’den 70’e hepimiz oturup keyifle izlerdik. 7 Kocalı Hürmüz’ün o meşhur dillere dolanan TANRIM şarkısı halen kulaklarımdadır. Tabii, o dönem geleceğin bir dul namzedi olduğumdan habersiz söyledim durdum “Bir de yetmez…” diye avazım çıktığı kadar bağıra bağıra

       Bugün geldiğim nokta, yıllarca bu imgelere karşı verdiğim savaştan yorgun düşmüş bir durumdayım. Köklü bir değişim istiyorum. Bunun işareti de dün akşam rüyamda geldi. Yanlış anlamayın, gökten vahiy filan inmedi. Ben yıllardır rüyalarımı yazarım ve onları Freud’un, Jung’un yaklaşımlarıyla kendimce yorumlarım. Bu benim kendimle iletişim kurma yollarımdan biridir.

        Rüyam aynen şöyle: Domatesli pilav yapmaya kalkıyorum, tuz yerine şekeri boca ediyorum tencereye. Fark ettiğim anda da, bir yandan iyice karışmamış şekerli kısmını ayırmaya çalışırken bir yandan da yıkayıp sütlaç yaparım ziyan olmaz diyorum içimden.

         Sabah,  anahtar sözcüklerim; tatlı, tuzlu, pişirmek sözcüklerinin anlamlarını Rüya Sözlüğüm’den bakıp yorumladım kendimce. Pişirmek sözcüğünün anlamını sizlerle de paylaşmak istiyorum: Hamilelik ve doğum, bebek gibi ilgili sözcükler eğretileme olarak kullanılabildiğinden, rüyanızda bir şey pişirmek, kişisel gelişiminizde yeni bir aşamanın başlangıcı, yeni bir düşünceyi, yeni bir yaşam perspektifini ya da(kendinize ve)yaşamakarşı yeni bir tavrı temsil edebilir. Aynen böyle yazıyor. Ben de bazen başağrılarımın, beynimdeki doğum sancıları olduğunu düşünüyorum. Neden olmasın değil mi?

                                                                                    27.02.2010

Not: 30.01.2018 tarihinde, “ Göçmenler “ adlı oyunu izledik tiyatroda. Konu, çok yönlü işlenmişti. Tabii, kadının metalaştırılmasıyla ilgili bir sürü mesaj da vardır. Bu yazımı anımsadım. Hem beni oyuna davet eden arkadaşıma, hem de kendime bir hediye sunmak istedim. Kayıt altına aldım anıyı.Teşekkürler.