Bu sefer kendimden kendime konuşmalarımda “dua” geldi oturdu içime. Şu ‘ KENDİMDEN KENDİME’ kavramı amacı görülmek, duyulmak olan sosyal medyada bile varken ben sayfamda kullanmışım çok da abesle iştigal olmaz herhalde.

Her konuda sadeleşmek isterken buna dualarım da giriyor. O kadar çok alanla ilgilenir oldum ki bilgiler kafamda çarpışırken adım atamaz, dua edemez hale geldim. Tabii bunda içselleşen bazı korkularım da rol oynuyor. Nedir bunlar? Ayrıntılara girmeden söyleyecek olursam, çok istediğim zaman olur ama bedeli de ağır olur inancı bunlardan biri. Bu inanç beni bugün istediğim şeyleri ince eleyip sık dokuyup sonra da onlara sıkı sıkı sarılmaktan alıkoyuyor. Hâlbuki benim bir başka inancım daha var ‘ taşı delen suyun gücü değil damlaların sürekliliğidir’. İnadımı değil de azmimi beslediği sürece bu inanç sağlıklı. Fakat işin ilginç yanı benim inatla azmi ayırt etmem yalnızca bugün için o kadar kolay olmuyor. Bak yazarken bile ‘sözün büyüsüne’ inanan tarafım ne kadar temkinli davranıyor. Anında önlemini alıyor ‘yalnızca bugünü’ ekliyor.

Hâlbuki içimdeki çocuk; bağırmak, çağırmak, tepinmek, tekmelemek, ağlamak, zırlamak, inatla neyse o istediği onu koparıp almak istiyor yaşamdan. Ne yazık ki onu sakinleştirmek, onu duymak ve isteklerini anlamak da bugünkü Özlen’e düşüyor. Bu dengeyi sağlamak için de bugünkü Özlen’in duaya ihtiyacı var.

“Bir şeyleri bilmekle yaşamanın farklı şeyler olduğunun farkındayım. Problem şu ki negatif duygusal enerji, pozitif olandan daha vahşi daha yüksek seslidir ve dikkatinizi daha çok çeker. Vahşi bir ata karşılık göbeğini güneşte ısıtan sakin bir kediyi düşünün. Eğer bunların her ikisi de önünüzde duruyor olsaydı dikkatiniz hangisine giderdi? Pozitif duygular her ne kadar daha tatlı olsalar da negatif olanlar kadar enerjik çekim gücüne sahip değillerdir. Bu yüzden sezgileri yüksek bir çocukken de Eric’inkiler gibi bahsedilmeyen acıları, hastalıkları ve felaketleri, mutlu olaylara göre daha fazla hissederdim. Bunun ne olduğunu anlayana kadar benim için endişe verici bir fenomen olduğunu söylememe gerek yok. Sezgisel anlamda, keder ve korku gibi duyguları daha az titreşimi olan sakinlik ve güvene nazaran hissetmek çok daha kolaydır. Bu bilgiyi yeni davranışlara yöneltmek, ateşe çekilen bir pervane gibi ebediyen lanetlenmemeniz için önemlidir.”

Evet, nerden çıktı bu Eric demeyin! Alıntıda adı geçtiği için ona dokunamazdım. Hem adı Eric olmuş ya da Özlen olmuş ne fark eder!? Önemli olan isimler değişse de duyguların hep aynı olduğunu bilmek. Bu bilgi ne işe yarayacak derseniz yalnız olmadığınızı bilmenin yanı sıra dünyanın sizin etrafınızda dönmediğini de kavrayacaksınız. Tabii gücünüzün ve farkındalığınızın izin verdiği kadarıyla. Böylece komşuda pişer bize de düşer. Hazır bahsedilmiş üzerine fazladan lafa ne hacet.

Çocukluğumuzda yüklenenlerden özgürleşmek adına emek vermezsek büyüyemeyeceğimizi düşünenlerdenim. Bunlardan biri de duygularımızın yok sayılması ya da onların yargılanması. ’Ne var şimdi bunda ağlayacak ya da üzülecek?’ soru kalıbı en sinir olduğum yargılama cümlesidir. Yani sen salaksın ne hissettiğini bilemezsin, ben şimdi sana haddini bildireyim de öğren ne hissettiğini dercesine iletişimsizlik timsali bir soru kalıbı. Güya soru kalıbı. Biçimine aldanmayın. Çocuk insanların da lütfen yaşına aldanmayın.

Büyümek mümkün mü acaba? Düzenin inceliklerine vakıf olunca zor gibi görünüyor. Kendi tarafımda kalacak olursam matematikle aram hiç iyi olmadı hiçbir zaman. Bugün de değil. Fakat bugün bunun cinsiyetlerden başlayıp insan olmakla ilgili sorunsalın da farkındayım. O yüzden aşağıda alıntıladığım metni okurken şöyle bir çocukluğuma gittim. O da bir başka yazıya kalsın fazla dağıtmayalım. Dua dedim ya dualarımdan biri de yazılarımda olsun, yaşamımın diğer kesitlerinde olsun hafiflik, esneklik ve neşeyi davet edebilmeye dairdir. İnşallah.

“TIMSS uluslararası matematik yeterliklerini belirleyen 4. Ve 8. Sınıf öğrencilerine 4 yılda bir yapılan bir değerlendirme sınavıdır. Sınavın 2011 yılı sorularından biri beni çok etkilemiş ilkokul 4. Sınıf öğrencilerimize neler yaptığımızı açıkça göstermiştir. Soru şöyle: ”12 elmam var. Bir kısmını yedim geriye 9 tane kaldı’ durumunu, matematiksel olarak ifade eden aşağıdakilerden hangisidir?” Şıklar dört tane ancak ben iki tanesini paylaşacağım:

  1. 12-9=3 ve B)12-3= 9.

Sizce çocuklarınız hangi şıkkı işaretlemiştir? Tabii ki A. Bu çok ama çok kritik bir sorun çünkü biz onlara matematiksel bir durumu anlamak ya da anlamlandırmaktan ziyade çözmeye öğrettiğimizden kaynaklı olarak, öğrencilerimiz hesaplamayı gerektiren matematiksel işlemi hemen yapmış. Ancak istenen matematiksel durumun karşılığı olduğundan yanıtın B olması gerekirdi ve maalesef tahmin edemeyeceğiniz sayıda öğrencimiz bu soruyu yanlış yapmıştı. Son yıllarda karşımıza çıkan “ Yeni Nesil” soruları öğrencilerimizin yapamama sebeplerinin başında da aslında küçük yaşlardan itibaren matematiksel bir durumu bir metinden ya da olaydan ortaya çıkarma, gözlemleme becerilerinin düşük olması. Kısacası şıklara sıkışmış nesiller yetiştirmeye 40 yıldır devam ediyoruz.”

Ne kırk yılı ya ne kırk yılı! İnsanlık tarihi bildim bileli böyle götürmek zorunda olayı. Yoksa o çark nasıl döner var olmak- yok olmak- sonra tekrar yoktan var olmak... İşte burada bir Yüksek Güç devreye girmezse benim akıl sağlığım tehlikeye giriyor. Onun için duaya çok ihtiyacım var. Teşekkürler.