Dolandırıcı kimdir sorusuna, ‘kişinin duymak istediğini söyleyen kişidir’ demek geldi içimden. Öyle olunca arz- talep meselesi değil mi? Öyleyse niye kınıyoruz? Ticaret deyip onu da sempatik hale getirmiyoruz da karşı tarafı suçluyoruz hatta cezalandırıyoruz? Değil mi?

Altın çalan farklı mı ekmek çalandan? Hırsızlıksa topyekûn karalayalım ya da hak görelim derim. İşte, canım yanınca saçmalıyormuşum gibi geliyor. Bu da benim, malzeme bu!

Yine annemle yaşadığım bir dönemde- nedense dönüp dönüp annemin evine geliyorum ben de, hoş biliyorum da bilmiyormuş gibi devam edelim-  o dönem meşhur satış taktiği kapıya gelen satıcılardan biri bizim de kapımıza geldi. Ben balıklama atladım, bir düdüklü tencere almaya kalktım. Ayrıca çekiliş yapıldı ve çıkan hediyenin alışveriş yapmasam da bana verileceği söylendi. İnandım. Annem fiyatları bildiği için düdüklü tencerenin fiyatı çok pahalı geldi ve biz almaktan vazgeçtik. Hediye olarak çıkan tost makinesini alıp getireceğini söyleyerek satıcı uzaklaştı gitti. Ben saf saf kapıda bekliyorum gelecek diye. Annem kızdı hatta bana gir içeri gelmeyecek dedi. Ben satıcıya inanmayı seçtim ve anneme de dedim ki, şansım dönüyor sen ne dersen de o hediyeyi getirecek. Her zamanki gibi annemin dediği çıktı.

Evet, benim böyle saf bir yanım var. Zaman zaman bu tür olayları yaşarım. Etrafımdan da duyduğum şu olur;” Nasıl olur böyle bir şeye inanırsın? Olacak şey değil ya! Bir de okumuş öğretmen olmuş insansın!” gibi gibi söylemlerin ardı arkası kesilmez.

Hâlbuki mantıklı düşündüğüm zaman okumuş olmakla ihtiyaç sahibi olmak arasında pek de bağlantı kuramam. İnsanın ihtiyacı o an bir tost makinesi da olabilir ya da tatlı bir söz işitmek de. Ne yazık ki bilgili olmak bazen her ihtiyacını kendin karşılayacaksın anlamına gelmiyor. Eğer o anlamda olursa üstelik bunu kurnazlıkla karşılayacak olursan da dolandırıcı oluyorsun. Daha yumuşak bir deyimle de kandırıkçı oluyorsun.

Ne derin mevzular değil mi? Şu sıralar beklentilerime sınır koymak adına ihtiyaçlarımı kendim karşılamak için çaba sarfediyorum. Yani ‘tırnağın varsa başını kaşı’ inancım oldukça aktif. Bazen bunu bırakıp ‘elle gelen düğün bayram’ inancını koyuyorum. Fakat o kadar korkuyorum ki bunu söylerken bile. Pandemi döneminden hiç çıkamayacakmışız gibi geliyor o zaman. Kendimi umut konusunda kandırmam kolay olmuyor. ”Hatalar trajedi değildir. Lütfen onlardan ders almam için yardımcı ol Yüksek Gücüm” diye dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimden. Teşekkürler.