Müslüman, istikametli ve taksim işlerinde âdil olacak.

Tanrı Yolcusu, müstakim yani “doğru ” olacak.

İslâm’da doğruluk, başta gelir. Tanrı’nın adamı doğrudur.

Doğruluk yolundadır. Çünkü doğruluk, Tanrı sıfatıdır. Tanrı’nın güzel adlarıdan bir güzeli de, “Ya Müstakim” dir. Tanrı, son Kutsal Kitabı Kur’an’da buyurur:

        -“Onlar ,’Rabbımız Allah” derler, sonra “doğru ” olur­lar, Bunlara ne bir korku, ne de keder vardır”. (Ahkaf-13)

        Demek ki   “Rabbım Allah” diyen, “doğru olandır”.

doğru, sözünde doğru, işinde gücünde doğru, her hareket  tavrında doğru…

         “Doğru duvar yıkılmaz” atasözü ne kadar güzeldir. Doğrunun en  başta “yardımcısı” Tanrı’dır.

Tanrı doğrudur, doğru kullarını sever. Doğruyu, görüp gö­zetir, karşılaştığı her zorlukta, O’na yardım eder. Sonuçta O’nu kurtarır. Yeter ki kul, doğrulukta sebat etsin, dirensin; doğruluktan ne yapsalar da ayrılmasın!

Ziya Paşa’nın şu beyitini de daima hatırda tutmak lazım­dır.

“İnsana sadakat yaraşır, görse de ikrah (tiksinti),

Yardımıcısıdır,  doğruların Hazret-i Allah!”

Yine bir  şairimizin diliyle;

“Müstakim ol, Hazret-i Allah yardım eder”.

Ayrıca Tanrı Yolcusu, taksim işlerinde çok “âdil” ola­caktır. Adalet de Tanrı Sıfatıdır: “Ya Adil”.

Tanrı’nın adamı da, bu nicelikte olacaktır. Eğer bir Müslümanda, “doğruluk ve adalet” niceliği yoksa; O’na Müslüman denilmez. Çünkü doğruluğun zıddı, eğrilik; adaletin zıd­dı, zulümdür. Müslüman hiçbir zaman eğri ve zâlim, ya da

 

eğrilikten ve zulümden yana olamaz.

Adalet” hakkı, hak sahibine vermektir. Hak sahipliği­nin kökeninde ise liyakat yatar. Yani herşeyi “uygun ve ye­terli” olduğu ölçüde yapmaktır, “Adalet”.

Adalet ata ot, ite et vermektir. Ata et, ite ot vermek zu­lümdür.

Bu nedenle İslâm yasaları, verese (miras) işlerinde “âkil” olmayan yani deli ve ahmak, sefih (ahlâksız) ve israfçı (Milli geliri boşuna ve boş eğlence yerlerinde ve her türlü kötü yol­larda tüketen.) vârislere, mirastan birşey vermez. Mirastan mahrum (yoksun) eder ve Onları hacir altına alır.

Taksim işlerinde de Tanrı Yolcusu, çok âdil olmalıdır. Yetimlerin, sakatların, dulların, ihtiyar anne ve babaların; ka­dınların haklarını koruyup kollamalıdır. Hatta taksim esnasın­da bulunan yoksun kişileri ve yoksul komşuları da faydalandırmalıdır. Bu, İslâm’ın gereğidir. (152)

Tanrı, Kur’an’ın birçok yerinde,

       -“Allah, taksimatçıları sever.”

buyurur.(153) Bu Âyetler, Tanrı’nın nimetlerinden “bütün kul­ların yararlanmalarını” istediğini apaçık göstermektedir. Ayrıca Ulu ve Âdil Allah,

       -“O inanmayanlar, Peygamberleri ye taksimatı emre­denleri haksız olarak öldürdüler”. (Âl-i İmran-21)

Buyurmakla, son Kutsal Kitabı Kur’an-ı Kerim’de; hem “taksi­matı emredenleri”, “Peygamberleri” ile beraber anmış; hem de taksimat (yani milli gelirin âdil bir şekilde halka taksim edil­mesi) isteyenleri öldürenlerin, kâfirler (imansızlar) olduğunu bildirmiştir.

İşte Tanrı’nın kitabı Kur’an, apaçık böyle söylüyor. Bu apaçık Tanrı sözü karşısında materyalist ve diktacı sözde sos­yalistlerin (154) vicdanlı olmaları gerekir, İslâmiyetin, evrenselliğinden kaynaklanan bu durum; kesin bir sosyal adaleti ve insanlığı görüp gözetir.

      Dikkat edilirse, Marksın çattığı din, “burjuva” ile bir­leşmiş “kilise babalarının” yozlaştırılmış dinidir. Artık, ger­çek İsa (a.s.) Dinine dönüleceğinden, ümidini kesmiştir de onun için “Din afyondur” demek mecburiyetinde kalmış­tırDin derken; 19. yüzyılda “egemen güç” olarak gördüğü yozlaşmış kiliseyi “Hristiyanlığı” kastetmiştir. Ey materyalist ve sosyalist; işte yukarıdaki Kur’an Âyetini gördünüz. Eğer bir zerre insafınız ve tarafsızlığınız varsa; elinizi vicdanınızın üzerine koyun ve bu Âyeti düşünün!

      -“Ya Muhammed! O inanmayanlar; Peygamberleri ve taksimatı emredenleri haksız yere Öldürdüler”. (Âl-i İmran-21)

Düşünün! Bir daha düşünün! O zaman gerçekten Marks’ın, “Din afyondur” derken, yozlaşmış kiliseyi “Hristiyanlığı” kastettiğine, kesinlikle inanmak zorunluluğunu duyarsınız…

Müslüman kardeşlerim! Sizler de elinizi vicdanınızın üzeri­ne koyarak, bu kutsal ve Yüce Âyeti okuyun ve düşünün!.. Bakın, Tanrı’mız ne buyuruyor, minberdeki mollamız nasıl konuşuyor?.. Yüce Allah,

       -“Ya Muhammed! O inanmayanlar; Peygamberleri ve taksimatı emredenleri, haksız yere öldürdüler”. (Âli İmran-21) Ayeti ile inanmayanlar, “taksimatı istemez” buyuruyor. Ve taksimatı (Milli geliri halka adaletle bölüştürmek) emredenle­ri (isteyenleri) Peygamberleri ile beraber zikrediyor, Rabbımız Allah.

Molla ne diyor?.. Milli geliri, adaletle halka bölüştürme düşüncesinde olan herkese; komünist gözü ile bakıyor, ya da öyle ilân ediyor. Yüce İslâmiyeti iyice araştırmış; ya da O’nun hoşgörüsüne ulaşmış kişi veya Müslüman böyle düşünebilir, böyle konuşur mu? Demek ki, İslâm’ın Sosyal Adaletçi eko­nomik görüşünü ya bilmiyor, ya da kendisi de istemiyor. Komünizme çatarken, kapitalizmi savunuyor. İslâmın ekono­mik görüşü ise, kendi nev’i şahsına münhasırdır (orijinaldir). Kominizme de, kapitalizme de, libaralizme de karşıdır. (155)  

(152)  Kutsal kitabımız Kur’an’da ilgili Ayet: Nisa-8.    

(153)  Maide-42, Hucurat-9, Mümtehine-8. ve diğer Âyetler.

(154)  Materyalist ve diktacı olmayan özgürlükçü sosyalistleri tenzih ederim.

 (155) Bu kısım da, birinci bölümdeki 4., 17., 31., 37., 50., maddelerle ilişkilidir. Tekrar okunması yararlıdır.  

http://www.varliktanveriler.com/dogruluk-dogru-paylasim