Gel de çık işin içinden! Doğayla olan ilişkimi de sorgulamaya başladım. Sadece sorguluyorum. İlla bir sonuca varmam ve karar almam gerekmiyor, diye de uyarıyorum kendimi.

Doğa bir bütün, bunu biliyorum. Fakat benim odağım hayvanlarda daha çok. Köyde yaşadığım sürece hayvanlarla iç içe olmak çok hoşuma gitmişti. Bir o kadar da gergindim. Nedeni daha çok ölüme tanık oluyordum. Onların arasındaki güç dengesini de daha yakından gözlemleyebiliyordum. Canım yanıyordu.

Facede geçen gün bir viedo izledim, sonuç güzeldir diye. Ne yazık ki, sırtlan caddenin ortasında boynundan yakaladı ve ormana sürükledi avını. Diğer sırtlan da ona yardım etti. İçim kıyıldı. O görüntüyü belleğimden silmek için öylesine çabalıyorum ki…

Yine sahilde bir kedi, ağzında bir kumru kanat çırpıyor. Ardından bir başka kedi koşuyor belki nasiplenirim diye. Müdahale etmek istedim, tel örgülerden geçip uzaklaştı. Önümdeki adam “ doğanın kanunu “ dedi.

Kampta sevgisiyle kediyi boğan Alman kız. Biri sahipsiz yavru kediyi yanık yağ bidonuna atmış, boğulurken biri kurtarmış bulaşık deterjanıyla yıkamış, diğer Alman kız seviyor güya, avucunun içinden bırakmıyor ki;hayvan hareket etsin, güneşlensin,yalansın,silkelensin…Aynı dili konuşmuyoruz. Ben beden dilimle derdimi anlatmaya çalıştıkça, iş soğuk savaşa döndü.

Aman yarabbi, bu mudur doğa sevgisi derken kendimi yorgun hissettim. Her şey bana göre olursa görmeye katlandığım doğa sevgisi algım beni alt etti. Yaza yaza belki çıkarım bu saplantıdan. Yoksa yaşam işkenceye dönüyor. Bu sabah yavru köpeğin suyunu doldurdum, onu okşamak için zaman ayırdım, yavru kediler için kafamda yemek hazırladım, kapımıza gelen kül renkli kediye isim düşünüyorum, köydeki köpeklerimize kemik alacağım… Derken yalnızca bugün için yaptıklarıma ve yapabileceklerime odaklanıyorum. Teşekkürler.