Yıllar önce attığım bir başlığı bugün  yine atıyorum. Ne tuhaf değil mi?...Bu ne demek, ülkemde hiçbir sorunun  değişmediği gibi katlanatak büyüdüğüdür. 
Ülkem insanı bir yandan pandemi, bir yandan sel, diğer yandan deprem gerçeğiyle yüzleşiyor!...

Coronavirüs nedeniyle bir yakınımızın taziyesine gidemezken, acısını paylaşamazken , artan vaka sayısından,  artan ölümlerden ders almadığımız ortada. Diğer taraftan düğün dernekler devam ediyor, sahiller tatilcilerle dolmuş. 
Ölümün kol gezdiği bir dönemde ; ısrarla bana bir şey olmaz tutumu, bu kadar tutarsızlık, lakayıtsızlık yaşanıyorken, diyeceksiniz ki, hayat devam ediyor ,evet doğru fakat olağanüstü koşullar yaşıyoruz, bizim tedbirsizliğimiz bir başkasının ölümüne mal olabiliyor.
 
Şimdi gelelim asıl soruna  !...
 Bağımsız bir millet olmamızı sağlayan 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlansın mı,kısıtlansın mı ? ...tartışmaları hala devam ediyor!....
Bu ülkenin en önemli değerleri üzerinden tartışma ortamı yaratmak, bize sadece zaman kaybettirir.

İçişleri Bakanlığı 14 ilde kısıtlama getirdi.Bu
 kısıtlamalar daha da artacağa benziyor, birililerinin dikkatsizliği yüzünden yasaklara doğru gidiyoruz!...

Konu başlığıma  dönecek olursam; 

Ülkemizde rant uğruna büyük bir doğa katlimının yaşandığına yer yer vurgu yaparım.  

Doğaya verdiğimiz her türlü zararın aslında kendi geleceğimizin büyük bir felaketi oduğunu ne zaman anlayacağız? Ya da yaşananlardan ne zaman ders çıkartacağız!...
Ne yazik ki, doğayı tahrip etmenin bedelini çok ağır ve acı olduğunu son yaşadığımız #Giresun  sel felakentiyle bir kez daha gözler önüne serildi. Yaşamını yitiren canlar, yaşanan çaresizlikler hepimizi üzdü.

Önce tedbir sonra tevekkül!...
Nasıl ki deprem kuşağında  olan ülkemizin depremlere karşı gereken  duyarlılık, dayanıklı  yapılar yapılmadığı gibi, sel felaketlerine karşı da aynı çarpık  yapılaşma devam ediyor( dere yatağına ev yapılıyor)
Önlem almadan kaderci bir anlayışla sorunlar çözülmez!...
Doğanın dengesini bozmadık mı,doğayı kirletmiyor muyuz, Ormanları yakmadık mı?...
Ülkemizin en güzel yerlerini imara açmıyor muyuz?....

HES'LERE Hayır dedik!...Rant uğruna derelerimizi kuruttunuz ,doğanın dengesini bozdunuz,  gördüğünüz derenin üstüne HES'ler yaptınız, her nehir yatağına Barajlar yaptınız, akarsu yataklarını bozdunuz,  Doğanın dengesi ile oynadınız bu sonuç  doğanın bizden aldığı acı intikam!... 

Neden sular doğal akışlarıyla kendi yataklarına akmasın?...

Mühendislik hesaplar niçin var? Bunu soran var mı? Doğal alanların yapısını bozan projelerden kim ya da kimler sorumlu...?
Her acı ve yıkımda olduğu gibi hiç kimse sorumluluğu üstlenmiyor! Nasıl olsa bir süre sonra unutulur, aynı yerden devam edilir.Bu hep böyle olmuştur. Yanlışlara ve hatalara bir nevi göz yumarak,ya da yumularak  kaldığımız yerden devam edilir(!)...

Kentsel dönüşümden bahsederken, dere yataklarını imara açmak,bilimsel bir incelemeye gerek duymaksızın ve yaşanan sonuçlardan vatandaşı sorumlu tutmak ne kadar gerçekçi ?...
Devlet vatandaşını olası bir riske karşı korumakla mükelleftir.

 HES 'ler için doğayı katledip ağaçları kesmenin verdiği zararı hiç düşündünüz mü?...

Dere üzerinde normal simetriğiyle yani  akışkanlığıyla oynarsanız  olumsuz sonuç kaçınılmazdır. Bu kader değildir. Doğa olayları önleyemezsiniz AMA felaketi önleyebilirsiniz!...

Bakın Karadeniz bölgesinde yaşanan heyelan ve sel felaketlerini değerlendiren  Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Genel Başkanı Yüksek Mimar Sn. Eyüp Muhcu,  "38 adet HES bulunan, 7 tanesinin ise yapımına devam edilen Giresun’da; HES ve baraj projeleri için ağaçların kesilerek bölgenin heyelana açık hale getirilmesi, derelerin akış rejiminin bozularak sel riskinin artırılması, yeşil alanlarda ve dere yataklarında imar affı yoluyla kaçak yapılaşmaya izin verilmesi yerleşim yerlerini afetlere karşı savunmasız bırakmış; yoğun yağış ve bölgede bulunan HES’lerin baraj kapaklarının kontrolsüz biçimde açılması ve baraj duvarlarının yıkılması yaşanan felakete neden olmuştur" Muhcu, "Yıkımlara sebep olan merkezi ve yerel yönetim politikaları, yaşanan acılara ve kayıplara rağmen sürdürülmektedir" dedi.

ÇEVRE DOSTU YATIRIMLAR YAPIN!...

Bu acı gerçekler bize bir kez daha gösterdi ki,  afet sonrası yaraları sarmak için gelin, çevre dostu yatırımlar yapın!...
Sosyal devlet anlayışını tam anlamıyla hayata  geçirerek,bilimi ve bilim insanlarının söylemlerini önemseyin!....

Şimdi yapılması gereken,  bölgede yaşanan hasar tespit edilerek ,Vatandaşın uğradığı zararlar telafi edilmelidir. Koordineli şekilde çalışılmalı, çevre karşıtı değil,çevre dostu yatırımlar yapılmalıdır. 

İhmal boyutunda Sorumluluk taşıyanlar araştırılmalı, bu kişi yada kişiler  yargıya ve topluma hesap vermelidir. 

Ekolojik yıkımın ,çarpık yapılaşmanın, yanlış ve çıkarcı politikların sonucu meydana gelen affetlere artık son verilmelidir. İvedelikle çevresel kalkınma sağlanmalıdır.

 Unutmayın, doğanın düzeni bozulursa, insanoğlunun da düzeni bozulacaktır. 26.08.2020
Fatma Ulubey