Aslında Irak ve Suriye ile ilgili yazılarım, uyarılarım ve Atatürk 'ün Yapıcı, kararlı  ve bize ışık tutacak  dışpolitikası; "Yurtta  Barış Dünyada Barış" ilkesinden adım adım  nasıl uzaklaştığımızı sık aralıklarla vurgulamıştım. O günden bu güne bir hayli zaman oldu dış politika üzerine yazı  yazmayalı !...

Hatırlayın geçmiş yıllarda Avrupa Birliği'ne girme çabamız vardı. Yine anımsayın bu  kriterler sıkça konuşulurdu, hatta  AB İlerleme Raporu’nda Türkiye’ye zayıf not verilirdi, karne notumuzu düzeltiriz diye AB'ye girme umudumuz bir başka  bahara ertelenirdi. Yıl 2020 ve bugün öyle bir çabamız ,kaygımız var mı ? Sorsunun cevabını siz okurlarıma bırakıyorum.  

Dış politika genel olarak, bir  ülkenin dış dünya ile ilgili siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkileri başta olmak üzere her çeşit ilişkilerinin yönetimi olarak da ifade edilir. 

 Dış politika ülkelerin menfaatleri üzerinde yükselir. Ve bu değişmeyen bir kuraldır aynı zamanda!...

Yazının başından itibaren dikkat çektiğimiz Atatürk 'ün,"Yurtta Barış,Dünyada Barış" ilkesi O'na  dünyada büyük bir saygınlık kazanmasının temelinde dünyayı Barışa davet etmesi, Yapıcı ve  kararlı politikaları yatmaktadır. 

 Atatürk'ün dış politikası 5 önemli kural üzerine inşa edilmiştir,

1- Komşularınızın içişlerine karışmayınız

2- Rusya’yı tahrik etmeyin.

3- Arap ülkeleriyle tarihi, sosyal, kültürel ilişkilerinizi geliştirin. Fakat aralarındaki anlaşmazlıklara karışmayın.

4- Sormadan akıl vermeyin.

5- Batı kültürünü benimseyin, fakat onların emperyalist emellerine alet olmayın!.....

Günümüze dönersek, son kaç aydır yaşadığımız Pandemi süreci,  salgının ürkütücü boyutu, süreci yönetmedeki dikkatsizliğin, duyarsızlığın yarattığı tehditi, yeni vaka artışını ve

ülkenin içinde bulunduğu Sosyo ekonomik çıkmazı bir yana bırakıyorum. Asıl mesele  siyasetin  kısır döngü iç politik tartışmalarla harcadığı zaman, ülkenin katlanarak büyüyen   sorunları çözme noktasında  bir arpa boyu yol almadığımızı gösteriyor. 

Bakın kadın cinayetleri büyük bir yara ve bu yara kanamaya devam ediyor.  2020 Ocak ayından bu yana Türkiye'de öldürülen kadınların sayısı 300'ü çoktan aştı. 

Söylesenize insan hayatı bu kadar mı ucuz?...

Demem odur ki, ülkeyi yönetemeye talip olanlar, Siyasetin hedefi  ülkeyi  daha iyi yönetme iddiası ve sorunları çözme mercii ise bu sorunlar neden hala canlı duruyor ve savsaklanıyor?...

Telefonlarım susmuyor her gün, abartısız söylüyorum üniversite bitiren gençlerimiz arıyor, Fatma abla yardımcı olabilir misiniz diyor, yeterki iş olsun, hangi iş olursa yaparız diyorlar. Atanamayan Öğretmenler, Sağlıkçılar, Engelli gençlerimizin feryadını duyan var mı?....

Tarım  bitti, hayvancılık  bitti. Her şeyi dışardan ithal ediyoruz. Ülkenin gelir getiren önemli kurumları Özelleştirme adı altında satıldı. Peki  bu gelirler nereye gitti, bilen var mı?...

İçerde kötüyüz de dışarda çok mu iyiyiz?...

Ortadoğu  coğrafyası ateş hattında. Ülkemizi ve dünyayı tehdit eden terör can almaya devam ediyor. Dış politikada sıfır sorun diyen AKP iktidarının yanlış ve yanlı politikaları ülkeyi getirdiği nokta ortadadır.

Suriye konusundaki yanlış politikamız sonucu çözülmeyen sorunlar dağ gibi önümüzde duruyor.

Günlerdir Joe Biden"i konuşuyoruz!...

3 Kasım 2020'de yapılacak olan Amerikan seçimlerinin başkan adaylarından Joe Biden'in iç siyasette gerginlik yaratan konuşmasının 7 ay sonra gündeme getirilmesi iç politik tartışmaları kızıştırdı, neden aylar sonra yeniden ısıtılıp gündeme getirildi?...

Neden bu oyunlara geliyoruz ?..Kimlerin niçin ve ne yapmak istediği bilinmelidir.

Türkiye bir yandan da günlerdir Doğu Akdeniz'deki gerilimle uğraşıyor!  ...

Türkiye'nin hep tetikte olmasını gerektiren  Akdeniz, Yunanistan, Kıbrıs sorunu var,

Türkiye, Yunanistan ile Mısır arasında deniz yetki sınırlandırılması anlaşmasını tanımadığını, yok hükmünde olduğunu açıklamıştı...

Oruç Kaptan gemisi de sismik araştırma için Akdeniz'e gönderilince başlayan gerilim vs.

Yunanistan ise Türkiye'nin araştırma yapacağı alanların kendi kıta sahanlığı içerisinde olduğunu öne sürmüş, egemenlik hakkını korumak için hemen harekete geçerek Yunan savaş gemileri yola çıkardı ve bir anda sıcak çatışma tehlikesi, ortamı yaratıldı.

Türkiye  Oruç Reis'i korumak için bölgeye yeni gemiler gönderirken, gerginlik daha da büyüdü!....

 "Türkiye'ye kendi içinde karşı karşıya getirilirken bir de dış  tehditler giderek büyüyor. 

Farkındaysanız bölgede Türkiye yalnız bırakılıyor!...

İsterseniz yazıyı Dış polita konusunda deneyimli gazeteci Sn. Hüsnü Mahalli'nin 09.08. 2020 tarihli , "Haritalar Savaşı" yazısıyla sürdürelim. 

"Hikayenin öncesi var ama Doğu Akdeniz bölgesiyle ilgili gaz senaryoları özellikle 2011 Arap Baharı’ndan yani Türkiye’nin Suriye müdahalesinden sonra yazılmaya başlanmıştı.

Öncesinde ve sonrasında İsrail, Mısır, Kıbrıs (Güney) ve Lübnan kendi aralarında birçok anlaşma imzalamıştı.

Bazen de anlaşmalar doğal gaz konusunun ötesine geçerek siyasi, ekonomik ve askeri işbirliği alanlarını da kapsıyordu.

Örneğin İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan ya da Mısır, Kıbrıs ve Yunanistan arasında.

Türkiye; ortak düşman.

Şimdi artık Türkiye’nin tüm bu ülkelerle ve elbette Suriye ile ilişkileri çok kötü.

Ayrıca 40 trilyon metreküp olduğu tahmin edilen doğal gazla ilgilenen başka ülkeler ya da o ülkelerin şirketleri de var.

Örneğin ABD, Fransa, İtalya, İngiltere, Hollanda ve başkaları.

Rusya ise müttefiği Suriye üzerinden devrede.

Ortak tatbikatlar, askeri anlaşmalar ve üsler işin başka bir boyutu.

Canı sıkılan Münhasır Ekonomik Bölgeler ve Kıta Sahanlığı ile ilgili harita yayınlıyor.

Konu petrol ve doğal gaz yani enerji olunca işler hiç kolay olmuyor.

Bu coğrafya 100 yıldır böyle bir girdabın içinde debelenip duruyor.

Petrol ve doğal gaz zengini Körfez ülkelerinde demokrasi, özgürlük ve insan hakları adına hiçbir şey yok.

Yönetimleri tam anlamıyla ABD ve genel olarak batı işbirlikçisi.

Diğerlerinde durum farklı ama sonuç olarak işler oralarda da hep kötüye gidiyor.

İran, Irak, Libya, Cezayir, Sudan ve Cezayir…

Özetle bu coğrafyada kimseye rahat yok.

Bunun farkında olan Mustafa Kemal bölgeden uzak durmuş.

İçerde ve dışarda Mustafa Kemal karşıtı söylem ve eylemle hareket eden AKP Türkiye’yi bu curcunanın içine sürüklemiştir" diyor.

Şimdi AKP iktidarının yapması gereken tek şey: CHP ve diğer  muhalefet partilerine cephe almak  değil, birlikte  ortak akılla dış politikada Yapıcı ve elbette çıkarlarımızı koruyan bir stratejiyle hareket etmesidir. Çünkü kendi içimizde bölünmüşlük görüntüsü emperyalist ülkelerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir. 21.08.2020

Fatma Ulubey