Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, 5. İzmir İktisat Kongresinde yaptığı konuşmada ülkede 600 bin Suriyeliye hizmet verildiğini, ancak dünyadan en ufak bir destek gelmediğini söylemiş. Bu güne kadar 135 milyon dolarlık dış destek sağlandığını, yapılan harcamanın 2 milyar doları aştığını, bunun bizdeki sosyolojik ve psikolojik tahribatlarına da katlanacağımızı ifade etmiş. Bu rakamlar Suriyeliler için çocuklarımız da dâhil her vatandaşın cebinden ortalama 50 TL çıktığını gösteriyor.

“Bülbülü altın kafese koymuşlar ah vatanım, demiş” denir ya… O nedenle hiçbir bülbül, durduk yerde altın kafesini terk etmek istemez. Allah kimseyi düşürmesin. Ülkemize geldikleri için kınamıyoruz. İçlerindeki hastalar, yaşlılar, engelliler ve çocuklar gibi dezavantajlı gruplara can kurban“Durmak yok, vermeye devam” diyoruz. Peki ya tuttuğunu koparacak derecede sapasağlam gençlere ne demeli? İşte bunlara da “gel çalış” demeli. Uluslar arası hukukun da gerekleri yerine getirilerek gerektiğinde çıkarılacak bir yasa ile kendileri de özendirilmek suretiyle ağaçlandırma, yol yapım, temizlik veya içlerinde ihtisas sahibi olanlar var ise kendi dallarında istihdam edilmeli. Üretmeden tüketmeye devam ettirilmemeli. Bu takdirde ülke ekonomisindeki cari açık miktarında da düşme görülecektir. İlgili milletvekillerimizin başlarını bir an için yerel seçim gündeminden kaldırıp bu konuda hazırlayacakları yasa önerisini yakında meclise getireceklerini umuyorum. Aksi halde cari açıktaki büyüme ekonomimizi tehdit edecek dereceye varacaktır.     
Bu konuda çok önemli olduğuna inandığım başka bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum: Bilhassa son bir ay içerisinde Adıyaman’da işyerlerini hatta belki evleri bile ziyaret ederek dilenen Suriyeli bayan kardeşlerimiz konusuna… Yani Başbakanımızın deyimiyle oluşan sosyolojik tahribata…
Kimseyi potansiyel suçlu görmüyoruz ama fuhuş veya hırsızlık gibi suçlara alt yapı oluşturabilecek şekilde dilenmelerini İl Emniyet Müdürlüğü ile Belediye Zabıta Müdürlüğünün yapacağı ortak çalışmayla önleneceğine inanıyorum. Aksi halde Allah korusun, bazı komşu illerde açık alanlarda dahi rastlandığı söylenen ahlak dışı manzaralara kendi elimizle zemin hazırlamış olacağız.
Kaldı ki, barınan 600 bin Suriyelinin tüm giderleri zaten ödediğimiz vergilerle karşılanmıyor mu? O halde ülkemizin dünya kamuoyundaki imajını da sarsacak bu dilenme nereden çıktı?
O nedenle dilenen yabancı uyruklular görüldüğünde üşenmeksizin Alo 155 veya 153’e bildirilmeli, bu konuda bilhassa Adıyaman Belediyesi Zabıta Müdürlüğü hassasiyet göstermeli, telefon başındaki memurlar hizmet içi eğitimden geçirilmelidir. 
Aksi halde Adıyaman, “marka kent” değil “arka kent” olmaya devam eder…
NOT: 24.10.2013 tarihli köşe yazımızda Atatürk Bulvarı boyunca oluşan kanalizasyon kokusunun giderilmesi gerektiğini konu etmiştik. Birkaç günden beri Adıyaman Belediyesi ekiplerinin ilgili noktalarda iş makineleriyle kazı ve diğer çalışmalarda bulunduklarını gördüm. Konuya duyarlılık gösteren Belediye Başkanı Necip Büyükaslan ve Fen İşleri Müdürü Mahmut Tekin’e teşekkür ediyorum.
Mustafa Işıldak www.mustafaisildak.com.tr
0532–422 95 28 [email protected]