Bir soru... Kimi zaman dostlarım, bir soru insanı kendine getirendir.
Düşündüren; üzen, ağlatan ve güldürendir.
Ancak soru "nasıl hatırlanmak istersin?" olunca,
herşeyi silip kenera atmalı insan ...
Doğrularını ve yanlışlarını rafa kaldırmalı...
Kendini silip, etrafına bakmalı...
Sözlerin durulduğu yerde, ben kimim? Diyebilmeli...

Seçenekler arasındaki yolculuk, elindeki yelpazenin rengarenk olmasıyla ilgili değildir her zaman. Zamandır aslında renge renk katan veya matlaştıran...

Özgürlüğünüzün doruklarında yapabildiğiniz her şey, sizi her sınırın dışına çıkartabilir. Sınırsızsınız değil mi? `Ben`im gibi. Çok sınırsızdır. Herşeyi yapan, ancak aslında herşeyin seni ne hale sokabileceğini tahmin bile edemeyen bir sınırsızlıktır. Bedeli ağır bir sınırsızlık. Zamana bile hükmedemeyen insanın, herşeye hükmetmeye çalıştığı bir sınırsızlık ve yıllarını kibrit çöpü ile yakan bir insanın son çığlıklarını duyabildiğin bir sınırsızlık ...

Ateş güzeldir, en azından ısıtır insanı... Ancak sınırsız bir ateş yakar insanı. Soğuk güzeldir, ferahlatır insanı... Ancak kimse donmak istemez. Sınırsızlık doruklarda olmak değil, sınırsız bir bakış açısına sahip olmaktır. Çünkü asıl sınır, görememektir gerçekleri ve bakamamaktır. "Göremediğinizde yaptığınız eylem, sizi sınırlayan olacaktır!"

Adını koyamadığım ne varsa etrafımda, herşeyin sesiyle büyülendiğim çok açık. Duyamadığım her ses beni çağırıyor ve her limanda beni bekleyen bir gemi var. Yıldızlar ise bir an önce gel diyor. Merkezinde olunca herşeyin, her şey seni bekliyor. Ne güzel ... Lakin pek fazla seçeneğim yok. Seçmem gereken bir hayat ve bir yol olmalı. Rüzgara kapılıp giden bir yapraktan farkım olmalı...

Birisi "Nasıl Hatırlanmak İstersin?" mi dedi. Duyabiliyorum sanki...
Bundan ... yıl sonra, evet görebiliyorum artık. Sizde görebiliyorsanız ne mutlu size. Çünkü artık sınırlarınızı çizebilme sınırsızlığına ulaşabilmişsinizdir demek ki...

Herşey yeniden şekillenmeli...



Editör: Adıyaman Haber