MARTAVALCI KRİPTOLAR ve İRTİCANIN KÖKÜ

Birisi çıksın ve cevap versin!

85 Yıl önce kurulmuş ve koca bir imparatorluğun mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyeti, niçin, 60 yıl önce sıfırdan kurulmuş olan minik İsrail devletine bağımlı hale getirilmiştir???!!!... Bu bağımlılığın sonu nereye varacaktır???!!!... Bu kepazelikten kimler utanç duyacaktır???!!!...

Rejimin koruyucularının bu soruya cevap vermelerini beklemek beyhudedir.

Dolayısıyla, sorumuzun asıl muhatabı, asil milletimiz ile son kalemiz olan aziz devletimizin koruyucusu şanlı ordumuzun Mehmetçikleridir…

Gelelim asıl konumuza.

Bu kopan şamata ne?

Parti kapatma davası.

Ne için dava açılmış?

"Rejimi korumak için."

Ne yapmayı amaçlıyorlar:

%47 Oyla iktidara gelen bir partiyi sepetlemeyi… %100 Oy almış da olabilirdi. Bu partinin yerinde (halktan yana olan) başka bir parti(MHP, BBP, ANAP, DYP, DP vb) de olabilirdi. Hiç fark etmez. (Sözün burasında; AKP`li olmadığımı ve bu partinin ülkeye vermiş olduğu zararların hesabının sorulması gerektiğini de ayrıca belirtmiş olayım.)

Dikkat buyurun: "Rejimi korumak" diyor, "Vatanı korumak" demiyor.

Vatanı koruma derdinde olsaydı; onca kurum ve toprak satılırken, otuz yıldır bitirilmeyen terör nedeniyle 200 milyar Dolar dağa taşa atılırken, zaten yoksul olan halkımız ekonomik krizlerle batırılırken, binlerce şehidin ardından ağıtlar yakılırken sesini çıkartırdı.

Peki, hangi rejimi koruyacak?

Sakın "Kemalist rejim" filan demesinler, millet yemez… 1938-1950 Yılları arasında yenip bitirildi Kemalist rejim. Atatürk`ün en yakın silah arkadaşı martavalıyla şişirilen "şef" tarafından.

Atatürk`ün ismini-cismini ortadan kaldırıp, onun kaldırdığı masonluğu geri kondurtan, İsrail`i tanıyan, Türk halkını da tanınmayacak şekle getirmeye çalışan batıcı şef.

Atatürk`ü, kurduğu CHP`nin tahribinden kurtarmak için "Atatürk`ü Koruma Kanunu"nu çıkartmak zorunda bırakan Menderes`i siyonist odaklara yedirten şef.

Bir yandan Siyonist odakları saldırtıp, bir yandan da "Seni ben bile kurtaramam" diyerek, timsahımsı hüzünle kenara çekilip seyreden şef…

Kurtarılacak rejime bak, hizaya gel:

1938`den beri halkıyla kavgalı rejim.

İkinci Dünya Savaşı`nda yerle bir olan ülkeler bile süper güç olmuşken, Devletimizi çağın gerisinde bıraktırıp, kıytırık devletlere maskara ettirten rejim.

Her cunta girişimi sonrası ülkeyi ABD ve İsrail`e biraz daha bağımlı kılan rejim.

Türkiye`ye, ABD ve İsrail`in istediği ölçüde nefes aldırtan bir rejim.

Otuz yıldır insanımızı ve servetimizi teröre yedirten rejim.

İkide bir kriz çıkartarak, zaten fakir olan halkımızı daha da yoksullaştıran rejim.

Terörle mücadele için, terörün ardındaki güçlerden yardım ve medet umduran bir rejim.

Musul- Kerkük haklarını savunamayan ve tüm kırmızı çizgilerinin çiğnenmesine seyirci olduran rejim.

Hem kendi halkına, hem de soydaş halklara sahip çıkmayıp, telef ettiren rejim.

İnsanını rahat yaşatmak yerine, onun kıyafetiyle uğraşan bir rejim.

Dışarıdan aldığı şapkayı(şa`pka-Rusça) giymek istemeyeni asan, yine dışarıdan gelen türbanı(turban-Fransızca) giymek isteyeni de atan bir acayip rejim.

Modanın merkezi sayılan Fransa`dan gelen her türlü giyim tarzıyla barışık olduğu halde, konu "başörtüsü" olunca, savaş ilan eden bir garip rejim.

Olayın odak noktasında da işte bu türban denilen ve asıl hedefi de Müslüman Türk kadınının başına örttüğü giysi olan şey var.

Çünkü; Anadolu Türk kadınının hemen hepsinin başı örtülüdür. Başı örtülü olan kadınları ve onların yakınlarını kamu kurumlarından uzaklaştırdıkları zaman, Türkleri de uzaklaştırmış oluyorlar.

Türk kadını ve kızına diyorlar ki;

"Siz gidin tarlada çalışın, evlere temizliğe gidin, varlıklı ailelerin çocuklarına bakın- yatalak yaşlılarının altlarını temizleyin vb. Erkekleriniz de çer-çöp, kanalizasyon işlerine filan baksın.

Haa, bir de bu rejimi koruma yolunda ölecek çocuklar yetiştirin. Bu yolda ölen çocuklarınızın cenazesine, başınız açık gelirseniz, daha çok hoşumuza gidersiniz… Bizim çocukları mı soruyorsunuz? Yahu hiç sormayın; bizimkilerin mayına-pusuya alerjileri olduğundan dolayı, terör bölgelerinde askerlik yapamıyorlar. İyi beslenip büyütülmüş olmalarına rağmen, sizinkiler kadar dayanıklı değiller. Karda kışta kolayca donup kangren filan olurlar. Ayh şeytanın kulağına kurşun(Kulak memesini çekiştirip, dudakla "cuk cuk" yaptıktan sonra tahtaya iki defa vurup); Hem üstelik, sizin cocukların Cennet`e gitmesi daha güzel değil mi?"…

Evet… Şehitlik ve Cennet kavramları da dinseldir ve laikliğe aykırıdır…

Peki bu "korunmak" istenen rejim kimleri korumaktadır?

Hükümetin eski solcu bakanlarından birisi sıcağı sıcağına şöyle tepki vermişti:

"Türkiye`nin iyiliğini, ileri gitmesini istemeyen çevreler çok önemli yerlere sızmışlar."

İşte onun için de, misyonerliği ve siyonist işbirlikçiliği MİT raporlarıyla ortaya dökülenler sık sık;

"Bize rağmen bu ülkede hiçbir şey yapılamaaaz!."

"Menderes`e yaptığımızı size de yaparııız!."

Ve İnönüvari bir tarzda;

"Sizi biz bile kurtaramayııız!." timsahımsı hüzün uyarısına yatıyorlar.

Kısaca bu "sızmalar" diyorlar ki; "Türkiye`yi kolay kolay Türkler`e bırakmayız."

Hal böyle olunca, bunlar; sızıntı, akıntı, bulantı, salya, smük, sımkıç, sübek vb her ne zımbırtı ise derhal deşifre edilmeli, gerçek kimlikleri ortaya dökülmelidir.

Atatürkçü, laikçi ayaklarına yatan Türk düşmanı "kripto"ların foyası tiz elden meydana serilmelidir. Bunun için de gerçek Atatürkçülere büyük ve acil iş düşmektedir.

Atatürk`ümüz; "Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur." diye uyarıp dururken, "içerideki Atatürkçü cephe"yi hipnoz edip kendi halkına karşı yönlendiren siyonist ve misyoner odakların oyunları kendi başlarına geçirilmelidir.

Bu odakların öncüleri, Osmanlı`yı da aynı takdiklerle yıkıp parçalamışlardı.

İrtica ve mürteci yaftasını yapıştırdıkları Anadolu Türk`ünü laiklik sopasıyla sindirip, rejimin urganına dolamaya devam etmektedirler. Büyük İsrail- Büyük Ermenistan- Büyük Yunanistan`ı kuruncaya kadar da sürdüreceklerdir.

Anadolu Türk`ünün baymasını(zenginleşmesini) ve yönetimde etkin duruma gelmesini istemeyen işbu siyonist ve misyoner odaklar her darbe döneminde "İrticaya destek verenlerin listesi" diyerek, yeni yeni palazlanmaya başlayan Anadolu Türk Sermayesini hedef tahtasına koyup vurmaya çalışmışlardır. Fakat, bereket versin ki, uyanık olan halkımız bu numaraları yutmamış ve onların istediklerinin tam tersini yapmıştır.

Peki, ülke şartlarını bir türlü istedikleri mecraya sürükleyemeyen mezkur odaklar ne yapacaklardır?... Elbette ki her zaman yaptıkları şeyi:

İrtica yaftası yapıştırıp, laiklik sopasıyla ezmeye devam…

Sırası gelmişken bu pek meşhur "İRTİCA"nın köküne de inip, son noktayı koyalım:

"Saadet Asrı" olarak nitelendirilen dönemde güçlü konumdaki Müslümanların arasında yaşamaya devam eden münafıklar, hem Müslüman gibi görünmekte ve hem de eski inanışlarını devam ettirmektedirler. Bunun üzerine Müslümanlar;

"Biz eski alışkanlıklarımızı bıraktık, sizler de bırakın. Mürteci(eskiye özlemci) olmayın. Hak geldi, batıl yok oldu. İrtica(eskiyi aramak)da fayda yoktur." diye uyarırlar. Konunun özeti bu kadar.

Amma velakin, Müslümanların münafıklar için kullandığı bu iki itici Arapça kelime daha sonra kafirler için altın değerinde tutulmuş ve vazgeçilmez bir silah olarak Müslümanlara karşı kullanılmaya devam edilmiştir. Mal bulmuş mağribi gibi pek yaman sarılmışlardır bu kelimelere. Çünkü "öcü" kelimesi bile tırıvırı kalmaktadır bunların etkisi yanında.

İrrrticaaaaa!... Mürrrteciiiiiii!... Bu kelimeler tırsıttırmayacak da hangi kelimeler tırsıttıracak? Var mı lügatlarda bir başka ürkünç benzerleri?

Osmanlı`yı bu sözcüklerle yıpratıp parçaladılar. Sıra Türkiye Cumhuriyetinde…

Alttaki şiir, 28 Şubat Siyonist cuntası döneminde yazılmıştır.

Ha o dönem, ha bu dönem. Soyulan hep benim ülkem…

İrticanın Kökü

Gelin fikreyleyelim memleket ahvalini

Arayıp soran var mı vatandaşın halini

Umut yoksul ekmeği, Memet yedi bitirdi

Köşeyi dönen döndü, malı alan götürdü

Ne biçim memleket ki, yiye yiye bitmiyor

Sülükler ahtapotlar karnı doyup gitmiyor

Holdinglerin medyası düşmanı aratmıyor

Tefeci rantiyeci soygunu bırakmıyor

Kökten daldan budaktan dinciydi dingilciydi

Üfürükçü muskacı cinciydi cıngılcıydı

Başörtüydü türbandı simge mimge bahane

Mızrak çuvala sığsa, ülke soymak şahane

Gurkayla palikarya kendi çalıp oynuyor

Telekulak mafyalar köstebekler kaynıyor

Provoke ajite dolmuş ifrit zıvana

Paça pinço dermanço, temcit hep karavana

Parti pırtı zıpırtı dertlere olmaz derman

Demokrat hukuk guguk adaletsizce harman

Enfiyeli develi kovalı keleş hasan

Hayat niye pahalı, canlarsa beleş hasan

Karnı tok sırtı pekler senfoni dinliyorlar

Gariplerle yetimler ağıtla inliyorlar

Fenni berber hep kazır irticanın kökünü

Gökgörmedik koparır ilk oğlunun ç.künü

Türk filozof Torlakon sevmez "mok"lu şeyleri

Akıla davet eder, tüm de"mok"rat beyleri

Son söz: Savaş meydanlarında kazandığı zaferleri masada kaybettirilen milletimizin hakları sinsi bir savaşla tamamen elinden alınmak istenmektedir. Geri bırakılmak, yoksullaştırılmak, köleleştirilmek ve sonuçta herşeyi kaybettirilip, Anadolu`dan silinmek istenmektedir. Fakat, her şart altında bir büyük önderini veya Atatürk`ünü ortaya çıkartmasını bilecek olan asil milletimizin irade ve zekası, düşmanlarının her türlü oyunlarını başlarına geçirmesini de bilecektir. İstiklal uğrunda, namus yolunda can veren Mehmetlerin aileleri yoksul olup hesap soracak halde olamasalar da, şehidin emanetine sahip çıkacak yoldaşları mutlaka olacaktır.

Düşmanlar, hainler ve nankörler boşuna heveslenmesinler.

Esen kalsın asil ve aziz milletim…

18 Mart 2008

Entürk Alperhan TORLAKON
Editör: Adıyaman Haber