Bembeyaz kağıtlara o kadar çok içimi döküp yırttım attım ki, çöplükler benim duygularımı anlatan kağıt parçalarıyla doldu. Neler umdum neler buldum şu yaşa kadar hayattan. Uzun bir süre yılmadım. Tekrar tekrar hep baştan başladım.
Hayat her şeye rağmen yaşamaya değerdi. İnsanları hep çok sevdim. Arkadaşlarımı çok sevdim.
Arkadaşlarımdan dostlar edindim kendime. Ne mutlu bana ki kime arkadaşım dediysem hep dost payesini verdiler bana.
Canımı isteseler canımı bile verecek kadar fedakâr kişiliğim var. Yeri geldi kendime zararı dokundu bu fedakârlıkların.
”Olsun dedim insanlık budur”. En yakınım bile olsa “haksızsın” demesini becerdim. Haksızlığa uğrayan için, mazlum için, yardıma
ihtiyacı olan için hep aslan kesildim. Kendim için ne istiyorsam başkaları içinde onu istedim. Koca yaşamım içinde yanlışım çok
oldu elbette. Benim bu yanlışlarımdan zarar görenler de oldu. Ama dedim ya hiçbir zaman isteyerek kötülük olsun diye değildi.
Ben de en nihayetinde et ve kemikten öte bir şey değilim. İşin açıkçası başkalarına değer vermekten kendime değer vermeyi
unuttum ben. İçim dışımda oldu hep. Hesabı, kitabı, zamanlamayı hiç düşünemedim. Kimseye kin tutmadım, kırıldım, çok kırıldım
ama hep affettim, küsmeyi beceremedim. Çok sevenim oldu, bir o kadar da çekemeyenim. Deyim yerindeyse her şeyimle, bütün
benliğimle lime lime ettiler beni. Yine de güzellik adına, iyilik adına, hoşgörü adına kimsenin hatasını, çirkinliğini yüzüne vurmadım
kolay kolay. Kalplerini kırmış olduklarımı da inkâr etmiyorum. Ama benim de o kadar çok kalbim kırıldı ki, Hem de beni
sevdiğini söyleyenler tarafından. Öyle insanlar tanıdım, öyle şeyler yaşadım ki; bazen kendi hayatımı bile hayretle seyreder
oldum. İnsanlar hep benim çok güçlü olduğumu söyleyip durdular, ben de buna inandım. Çok şeye veda etmek zorunda
kaldım, alıştığım semtlere, arkadaşlara, alıştığım hayat tarzına bir şekilde hep “hoşça kal” demek zorunda kaldım. Ateşe koşan
pervaneler gibi hep çok sevecek bir şeyleri yine buldum, yine kaybettim. Yeniden buldum. Bu hep böyle sürdü gitti. Hep mutlu
son bekledim, ama o mutlu sonlar göz kırpar gibi olsalar da meğer bana sadece şaka yapmışlar. Ne heyecanlarla doluydum oysa!
İşin garip tarafı hâlâ ağlıyorum, ağlayabiliyorum hâlâ! Bir süre sonra bunu da beceremem sanıyorum, gülmeyi
beceremediğim gibi. Bana ne yaptınız, ben kendime ne yaptım! Artık içim attığım mutsuzluk ve güvensizlik olacak mutluluğum ve
inadına mutlu olacağım. Kendimi seçeceğim, sadeleşip müstakil yaşayacağım. Uyandım ve gözlerimi açmaya çalışıyorum. Daha fazla eğilmeden, kaybolup gideceğim... (Seni seviyorumlara) kulaklarımı kapadım, sizsizliğe ihtiyacım var şimdilerde…
 
Ayser ÖZBAKIR
Editör: Adıyaman Haber