BAKIŞ AÇISI
“ Temel İlke Türk ulusunun Onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır.” Bu ancak “Tam bağımsız “ olmakla sağlana bilir.Nedenli zengin ve gönençli olursa olsun,bağımsızlıkta yoksun bir ulus uygar insanlık önünde uşaklıkta öte bir gözle görülmeye layık olamaz.oysa Türk ulusunun onur ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür.böyle bir Ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.Öyleyse “ Ya bağımsızlık ya ölüm”işte gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır.M.K.ATATÜRK.
M.K.ATATÜRK Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş ve Kurtuluş felsefesini “Tam bağımsızlık üzerine inşa etmiş bu konuda asla taviz vermemiştir.Mazlum bir Ulusun tam bağımsızlık çabalarının karşısındaki gerçek düşmanların “Kapitalizm” ve “Emperyalizm”in silahla,topla ve tüfekle saldırmayacağını çok iyi bilmektedir.
Milli mücadele döneminde Emperyalizme ,Cumhuriyet döneminde Kapitalizme karşı savaş verilerek “tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti” kurulmuştur.Yenilgiyi kabullenemeyen dost görünümlü düşman, Türk Devrimini ve Türk Devletini yok etmek için,sinsice saldırılarına devam etmiş,ancak Türk Milletinin tarihten gelen güçlü ön sezileri,bağımsızlığına ve onuruna olan düşkünlüğünü görüp; bu kalenin diğer Kaleler gibi yıkılmayacağını ;anlayınca silahsız işgal güçlerini devreye sokarak “karşı devrim sürecini” başlatmıştır. İlginç olan karşı devrim sürecinde görevler yine “yerli işbirlikçiler”e verilmiştir.tıpkı milli mücadele döneminde olduğu gibi.
Maalesef bugünde değişen bir şey yoktur.her gün görsel,işitsel ve yazısal basında boy gösteren,yabancı sermayeye şefkatle sarılıp;bize bu sermaye ile nasıl kalkınacağımızı anlatmaya çalışan,bilmem ne kredilendirime kuruluşunun bize verdiği kredi notlarıyla Türk halkını kandıran,AB ve ABD’nin isteklerini Türk halkına dayatan hatta Türkiye’yi parçalamada sorumlu iki yüzlü yabancı politikacıların emirlerini dinleyerek ev ödevlerini yerine getirmeye çalışan bir takım köşe yazarları ve bunlara inan bizler.....!
Gerçekten kaleyi içten almak dışında zorlamaktan daha kolaydır.Bu amacı gerçekleştirmek için içimize kadar sokula bilen bozguncu mikropların varlığını iddia etmek sanırım yanlış tespit olmaz.
Tarihimizi dikkatle okuduğumuzda,günümüze kadar gelen iç çatışmalarımızın kimler tarafından nasıl yönlendirildiğini ve sonuçlarının neler olduğunu hepimiz bilmekteyiz.Ne hikmetse her seferinde bir daha bu hataya düşmeyeceğimizi söylememize rağmen, üzeri küllenmeden nedeni farklı ama amacı aynı olan hatayı maalesef tekrarlamaktayız.
Dünyanın her hangi bir köşesinde yaşayan veya ölen bir türkün,ölmüş ise mezarı ,yaşıyor ise kendisi inanç bazında referansı İslam dinidir, bunu bütün dünya böyle algılamakta,ancak içimizde bazıları yüzeysel olarak kabul etse de içinde farklı değerlendirmektedir.nedeni ise İslam dininin tapusunun kendilerine ait olduğuna inandıkları için.Bu gün Türk toplumu hızla laik anti laik ve ulusalcı ,global (modern kapitalizm) çatışmasının bilerek yada bilmeyerek içine çekilmesidir.
Sevgili kardeşim behzat 350 milyar dolarlık dış borçla nefes almaya çalışan,ulusal politika üretemeyen, halkına Amerikan değerleri empoze edilmiş ,toplumsal değil kişisel çıkarlar ön planda tutulmuş, sadece verilen talimatları yerine getiren ,ülkesinin çıkarlarına uygun olup; olmadığını sorgulamayan, geçmişinden koparılmış,düşünme,okuma,araştırma ve sorgulama yapma yetenekleri köreltilmiş bir nesil ve halkına hizmet edemeyen Türkiye!
Sevgili doktorum ! her gün canlı olarak seyrettiğimiz ve büyük bir nefretle kınadığımız ırak işgali, Büyük Ortadoğu projesinin birinci ayağı, biz ise nelerle uğraşıyoruz! Eleştirilerimiz milliyetçiler yada ulusalcılar olmamalı,AB ve ABD mandacılığını kayıtsız şartsız kabul edenler olmalı, çünkü onların tarih boyu ne vatanları nede bayrakları oldu,Tek düşündükleri global (modern kapitalizm) dünya ve uluslar arası şirketler ortaklığı.
SAYGILARIMLA.










Editör: Adıyaman Haber