İşbirlikçi ve uşak takımı ABD emperyalizminin Ortadoğu`daki taşeronluğuna hazırlanıyor!

YAŞ kararları hakkında görüşü sorulan Deniz Baykal, "hükümetle ordu arasında bir anlayış birliği olmamasını kaygı verici" bulduğunu söylemiş. Ayrıca, "Türkiye`nin bir numaralı tehdidi haline gelen irtica karşısında herkesin uyum içinde mücadele etmesi gerektiği" uyarısında da bulunmuş.

Eh, ne de olsa kendileri kurt politikacıdır. Ordu ile kesin uyum hali kuramayan hükümetlerin (sadece kuramayanların mı, Demirel`in ordu ile bir sorunu mu vardı mesela) başına neler geldiğini gayet iyi bilir. Ek olarak, burjuva medya tarafından başçavuşlukla taltif edildiğinden, emir-kumanda zinciri konusunda gayet hassastırlar. Ve bu hassaslığı, örnekte görüldüğü üzere, her vesileyle ortaya koymaktadırlar.

Bu tür açıklamaların ardından, CHP kurmaylarından ses soluk çıkmaması, bu bayların tümüne, gizlice, rütbe dağıtımı yapılıp yapılmadığı sorusunu getiriyor insanın aklına. Muhalefet partilerinin, her fırsatta ve her konuda tüm suçu hükümete yıkma gayretine benzer biçimde, CHP`ye ait tüm suçların faturasını Baykal`a çıkarmamak gerekiyor. Baykal`ın kimliği ve rütbesi ortada olduğu halde doğru değil bunu yapmak. Baykal`ı aklamak ya da suçunu hafifletmek için değil elbette. Onun suçu da sorumluluğu da sabittir çünkü. Ama, hiçbir parti veya örgüt için yapılamayacak bir şeydir suçun tek kişiye yüklenmesi. Çünkü bir partinin çizgisinden, lideriyle birlikte tüm yönetim kadrosu sorumludur öncelikle. Ardından tüm partilileri bağlar sorumluluklar.

Dolayısıyla, CHP`de hiç kimsenin ordu yalakalığı sıfatından kaçınamayacağı bir tablo vardır karşımızda.

Üstelik, Baykal`ın bu son açıklamalarıyla birlikte, iş yalakalık seviyesini de aşmış, aynı suça, aynı rezalete herkesi ortak etme çabasına dönüşmüştür. Herkesi, "orduyla uyum içinde" mücadele etmeye çağırıyor beyefendi. Kendilerinin asla hatırlamak istemediklerini, herkesin de unutmasını umuyor, bekliyorlar. Lafı hükümet üzerinden söylüyorlar ama, asıl niyetleri halkla ilgili. İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerle, onların hafızalarıyla. Çünkü bu ülkenin, bu halkın başına irtica belasını saranın, en başta ordu olduğunu çok iyi biliyor işçi ve emekçiler. Sınıf hareketini, devrimci hareketi kanlı darbelerle ezmeye çalışan generallerin, Türk-İslam sentezi tezlerini, ABD ile birlikte yeşil kuşak projesini nasıl hayata geçirdiklerini, darbeci generallerin dini söylemlerini…

Bu nedenlerle, ordunun hükümetle değil, asıl işçi sınıfı ve emekçi kitlelerle uyum sorunu bulunuyor. Her konuda ama özellikle irtica konusunda.

YAŞ toplantısında bugün irticanın başta gelen tehdit ilan edilmesi de, hükümetle ve hükümet partisinin dinci kimliğiyle ilgisi bulunmuyor. Bu hükümet geçen yıl da, önceki yıl da işbaşındaydı. Fakat şimdi, Türk ordusunun bağlı bulunduğu Pentagon, sözde İslamcı teröre karşı savaş açmış durumdadır. Türk ordusundan da piyonluk talebi vardır. İrticayı birinci tehdit ilan edecekler ki, Hamas`a karşı savaştığını iddia eden İsrail`e yardıma gitmelerini kamufle edebilsinler. İran`a karşı benzer bir girişimde, efendileri ABD emperyalizminin komutasında savaşa katılabilsinler.

Baykal`ı kaygılandıran hükümetle ordu arasındaki uyumsuzluk da asıl burada kendini gösteriyor. Hükümet her ne kadar, her türlü uyuma hazır ve nazır olduğunu kanıtlama gayreti içinde olsa da, tabanını da elinde tutması gerektiği için, bir uyumsuzluk görüntüsü yaratmadan da edemiyor. Bir yandan, tek emirle hazırola geçip, YAŞ kararlarını bile beklemeden Büyükanıt`ı Genelkurmay başkanlığına getiren kararnameyi sunuyor. Ama diğer yandan, İsrail ve Lübnan konusunda din kardeşlerine mesaj göndermeyi de ihmal etmiyor. Oysa, herkes bildiğine göre, Erdoğan`ın din kardeşleri de gayet iyi biliyor olmalı ki, yarın, "Türk askeri Lübnan`a!" komutu verildiğinde de aynı çeviklikle kararname hazır olacaktır. Çünkü bu ordunun ve hükümetin, Amerikan emperyalizmi ve Ortadoğu`daki taşeronu siyonizmle "kardeşliği", din kardeşliğinden üstündür. Bunları onlara bağlayan zincirler, ümmetlik ipliğinden çok daha sağlamdır.

Üstelik bu durum sadece emperyalizm ve Türkiye`deki uşakları için geçerli değil. Genel geçer bir durumdur. İsrail`in bu son saldırıları karşısında, bölgedeki İslam devletlerinin tutumu bu genel geçerliğin son kanıtlarını sunmaktadır. Filistin`de, Lübnan`da, Irak`ta Müslüman halklar katledilirken, bölgenin en dinci ilan edilen -kendileri de böyle bir savunu içinde iken- devletleri rezil bir seyre koyulmuş durumdadır. Diğerleri ise saldırgan katillerle açık işbirliği halindedirler.

Türkiye`de de, işbaşındaki hükümet ne kadar gayret ederse etsin, orduyla uyum konusunda, elbette, CHP`nin eline su dökemez. Türk devleti ve ordusu, eğer, emperyalizmin peşine takılıp bir Ortadoğu macerasına dalmak niyetindeyse, öncelikle yeni bir seçimi ve o seçimlerde emir-kumanda zincirinde en küçük bir çatlağa mahal vermeyecek bir partiyi işbaşına getirmeyi planlamalıdır, ki, bu da CHP`den başkası değildir. Laiklik ve irtica düşmanlığı adı altında, bölge halklarına kin kusmakta CHP`nin üstüne parti, Baykal`ın üstüne lider bulmak kolay değildir. Böyle bir partinin, böyle bir suç ortaklığına girişmesi durumunda, kimseye minnet borcu olmayacak, kimseye hesap verme ihtiyacı ve zorunluluğu bulunmayacaktır. Tabii ki direnen Ortadoğu halklarıyla dayanışma içerisinde olan emekçi halkların dışında.

Editör: Adıyaman Haber