İngilizce “yıldırma” (Mobbing) kavramı, “mob” kökünden gelmektedir. “Mob” sözcüğü, İngilizce’de yasal olmayan biçimde şiddet uygulayan kalabalık veya “çete” anlamındadır.

Türkçe’de ise işyerinde uygulanan “zorbalık, duygusal taciz ya da yıldırma” sözcükleriyle adlandırılan “mobbing”, özellikle hiyerarşik yapılanmış gruplarda ve kontrolün zayıf olduğu örgütlerde, gücü elinde bulunduran kişinin ya da grubun, diğerlerine ruhsal yollar kullanılarak, uzun süreli sistemli baskı uygulaması, duygusal saldırı ve yıpratma yaratması olarak tanımlanmaktadır. Mobbing kelimesini daha güncel şekilde açacak olursak; haksız yere suçlama, dedikodu yoluyla saygınlığını zedeleme, küçük düşürme ve doğrudan veya dolaylı şiddet uygulayarak, bir kişiyi işi bırakmaya zorlama amaçlı kötü niyetli bir girişimler olarak tanımlayabiliriz. “Yıldırma” son yıllarda sosyoloji, psikoloji ve hukuk başta olmak üzere birçok disiplinin üzerine çalıştığı bir konu haline gelmiştir. Dünyada giderek artan bir ilgiyle araştırılan mobbing (yıldırma)  kavramı maalesef ülkemizde henüz yeterince tanınan bir olgu değildir. Fakat sürekli karşılaştığımız veya her an karşılaşabileceğimiz bir durumdur.

Çalışanlar kendilerini göstermek için iş arkadaşlarını üstlerine karşı karalamak, başkalarının başardığı işi sahiplenmek, çalışmadan çalışıyor görünmek gibi birçok farklı taktikler geliştirerek rakiplerinin önüne geçmeye çalışmaktadırlar. Bunlar “mobbing” olarak literatüre geçmiştir. Mobbing, en tepeden en aşağıya kadar örgütün tümünü etkilemekte ve birçok huzursuzluğun ve karmaşanın yaşanmasına neden olmaktadır.

“Mobbing” her ne kadar ülkemizde üzerinde yeni durulan bir konu olsa da, Osmanlı döneminde bile örneklerine rastlanmaktadır. Şöyle ki, Kanuni Sultan Süleyman döneminde başarılı ve sürekli terfi eden ikinci vezir Hüsrev Paşa, 1544 yılında Divan toplantısında Sadrazam Hadım Süleyman Paşa ile tartışmış, Vezir Rüstem Paşa bu olayı abartılı olarak Kanuni Süleyman’a anlatmış ve Hüsrev Paşa ile Süleyman Paşa görevinden alınmıştır. Rüstem Paşa’nın sürekli tahrikleri sonucu Hüsrev Paşa’nın sertleşmesi tartışma nedeni olmuş, bunun üzerine Hüsrev Paşa İstanbul’u terkederek çiftliğine kapanmış ve sekiz gün sonra intihar etmiştir. Görüldüğü gibi, örnekleri Osmanlı dönemine uzanan “mobbing”le ilgili olarak, ülkemizde kavrama ilişkin bir mevzuat ya da hüküm bulunmamakla beraber, Avrupa ülkelerinde “mobbing” kavramına ilişkin bilinç oluşmuş olup İsveç, Norveç, Finlandiya ve Almanya hukuki olarak “mobbing”i tanımıştır.

Mobbing karşısında neler yapılabilir diye bakacak olursak; sıklıkla “yıldırma” kurbanlarına, yeni bir iş araması, yardım alması, kendini yalıtmaması, özgüvenini geliştirmesi, olasılıkları hatırlaması, yaraları sarmaya çalışması, yasal işlem yapması önerilmektedir. “Yıldırma” nın ruhsal bütünlüğe yönelik bir saldırı olduğu düşünülürse buna uygun başa çıkma beceriler geliştirmenin büyük önem taşıdığını vurgulamamız gerekir. Sorunu arkadaşlarla paylaşmaktan profesyonel yardım aramaya varan bir yelpazede yardım almak gerekebilir. Bu çabalar sorunun kalıcılaşmasını önlemenin yanında bireyin başa çıkmasını sağlayabilir.

“Yıldırma” mağduruna işyerinde taciz uygulayan kişiye itiraz etmek, işyerinde zorbaca davranışlara, tacize uğradığını tanıklarla saptamak, verilen talimatları yazılı olarak belgelemek, maruz kalınan tacizi belgeli olarak yetkililere ya da üst yöneticilere iletmek, gereğinde arkadaşlarla paylaşmak ve profesyonel yardım almak önerilen durumlardır. Öncelikle işyerinde yaşanan olayın adını koymak ve bununla yüzleşmek önerilmektedir.

Çalışma ortamının düzenlenmesi, ast üstü ilişkisinin bir ezen ezilen ilişkisine dönüştürülmemesi, ekip çalışmasının ana çalışma yaklaşımı olmasını sağlanması gereklidir. Demokratik ve dayanışmayı temel alan bir işbölümü yapılmalıdır. Roller belirginleşmeli ve sınırlar belirginleştirilmelidir. Bireylerin rahatlamasını, kendini yargılanmadan özgürce ifade etmesini sağlayan, duygusal ifadeye izin veren bir ortam oluşturulmalıdır. Aşırı çalışmaya son verilmelidir. Güvenli, zarar verici uyaranlardan arınmış, sağlıklı bir fiziksel ortam sağlanmalıdır. Çalışanların özlük hakları sağlanmalıdır. Ve en önemlisi işyeri sağlık birimleri aracılığıyla koruyucu ruh sağlığı uygulamaları (bilgilendirme, eğitimi, danışma) yapılmalıdır.