Dünyanın tamamında doğanın dengesi bozuldu. Olmadık zamanlarda kar, fırtına, yağmur, dolu, yine olmadık zamanlarda insanın iliklerini kurutacak derece de sıcaklar…Ülkemizde ve hatta bölgemizde ciddi doğa tutarsızlıklarını görüyoruz.

Mevsimlerimiz çok farklılaştı. Kış ortasında yaz, yaz ortasında kışlar yaşayabiliyoruz.

Son yıllarda yağmur yağmazken, bazen bir an da bardaktan boşanırcasına ne var, ne yoksa birden üstümüze boşaltıveriyor.

Yaz ortasında sel baskınları, hasat mevsiminde olmadık fırtınalar ve doluyla ürünler zarar görüyor.

Doğa mı bizi cezalandırıyor, yoksa biz mi doğayı cezalandırıyoruz.? Belli değil…

Ancak her geçen gün, şerefli mahlûkat olan insanın emrine verilen her türlü doğallıklara bihakkın itina gösterdiğimiz söylenemez. Hayatımızı idame ettirmemize vesile olan her şeye çok acımasız, tutarsız ve dengesiz davranıyoruz. “Her şey karşılıklı biri birinin tamamlayıcısıdır” kabilinden “acaba doğa da bizi mi cezalandırıyor” demekten de kendimizi alamıyoruz.Çıkarlarımız doğrultusunda çevreye her türlü zararı veriyor, her türlü kötülüğü ve acımasızlığı yapmaktan geri kalmıyoruz. Dolayısıyla doğa da bir şekilde insanlardan intikamını alıyor gibi görünüyor.Çünkü kendisini insanlığın emrine bihakkın sunamıyor.

Kuruması mümkün olmayan su kaynakları bir an da kuruyor. Olmadık yerlerde, çeşitli su kaynakları ortaya çıkıyor.

Su kaynaklarını kullanmada çok hoyratça davranıyoruz.

Kuruyan su kaynakları yerinde, şerha şerha çatlayan toprak, bir damla suya hasret vaziyette kuraklığın pençesinde kıvranıyor.

Evlerimize kadar gelen suyun her an kesilebilme ihtimali var.

Sorumsuzca kullanılan atık maddeler ile mevcut su kaynakları, hem kirletiliyor hem kurutuluyor.

Doğada dengesizlik olduğundan, bir an da yağmur yağıyor, seller akıyor, Temmuzun ortasında, bir bakıyorsunuz kar yağmasının mümkün olmadığı yerlere kar yağıyor. Yağmurla beraber bir an da nohut büyüklüğünde dolular yağıyor,

Hasat mevsiminde ürünün kaldırılması esnasında, yağan yoğun, sert yağmur ve dolu, ürünü tarlada çürütüyor, insanlığa muhtemel bir kıtlığın sinyallerini veriyor.

Dünya geleceği, insanlara SOS veriyor, ama anlayabilene tabi!..

Yağmur ormanları her geçen çeşitli menfaatler uğrunu yağma ve talan ediliyor. Her bir ağacın kesilmesiyle muhtemel somunuza biraz daha yaklaşıyoruz.

İnsanlar geleceğin hesabını yapmadan ve yasal boşluklardan da faydalanarak, her geçen gün kuraklığı yok eden tabiatı heba edip, doğal dengeyi tarumar etmektedir..

Sulu tarımın olduğu bir çok yerde, insanlar artık susuz tarıma yönelmek zorunda kalıyorlar.

Susuz tarım alanlarının zayıflaması, hasatlarda yeterli ürünün alınmamasıyla, hızla büyüyen büyük bir nüfus yoğunluğu yaşayan dünyamızı büyük bir tehlikeye sokmaktadır.

Doğada ciddi bir tahribat yaşandığı günümüzde, verimin düşmesi ve kuraklığın nedenleri arasında, dengesiz ve tutarsız kullanımın olduğunu, suların hızla tükendiğini, defalarca bilim adamları açıklamasına ve dünyayı uyarmalarına rağmen, insanlar hala bildiklerinde ısrar etmektedirler.

Cılız da olsa bazı yerlerde, doğa severlerin ve çevrecilerin bu yönde ciddi mücadelelerini görüyoruz. Yapılan mücadeleler sonucunda, yeniden doğayla barışık kalarak, kazandırılmaya çalışılsa da yine de istenilen gelişmeler olmamaktadır.

Bu konuda neler yapılabilir bilemiyorum; ama en azından bu işle iştigal edenlerin yanında yer alarak, onlara destek olunmalı, mücadelelerine ortak olmalıyız.,

Doğanın dengesi bozuldu mu, işimiz bitmiş, dünyanın sonu gelmiş demektir.

Bu dünya hepimizin, kimse ferdi olarak, “bana ne” demek gibi ahmaklığın içerisine giremez, girmemesi de gerekir.

Doğanın dengesini bozacak hiçbir girişimin içerisinde yer almamalıyız, çok titiz, sorumlu, sorgulayıcı ve dikkatli olmalıyız.Unutmayın dengeler, özellikle doğanın dengesi bozuluyor ve bunda ben, sen, siz, hepimiz sorumluyuz.

Kerim BAYDAK

[email protected]