Gölge etti benim sevdam doğrulara, çektim küreği afakîlerle dolu dünyaya. Kahırla dolu şu hayata gelmezsin biliyorum. Yaşıyor… Yaşıyorum, ölümümde seni bekliyorum.

 

      Gül aşkı anlatır ben yaprakta seni ararım. Gül sevilense, rengini benden alır. Dalına her konduğumda, açtığın yarayla kırmızıyı ben sana saldım. Sen öyle bir kördün ki bunu bile anlamadın. Diken batar akar gözlerden yaş yerine kan. Bir baksan derbeder hale geldiğimi görürdün. Lutf ile geleceksen gelme, senden vazgeçerim bana zimmetlenmiş kahırdan vazgeçmem.

 

     Her adım atışım uzaklaştırırken beni senden, bana gelmeni bekledim. Umut da ney gardaş ben bitecekken okeye döner hale gelmişim. Mevla’m ümidini kesti şu sefilden, sevdalı kesse ne çıkar.  Çoktan kesilmiş hesabım ölümlere.

 

    Hazan yağmurları bile yağmıyor üzerime, beni ıslatan, hıçkırıklarla dolu nağmeler. İstedim bir fidan olup sarılsam toprağına. Bana bir zerreyi çok gören gülüm, sen sen ol, afakî çırpınışlarda teselli bulma.

 

    Gerçekleri de yaz derler ama şunu bilmezler; asıl gerçek aşkı yaşamak. Sadece yaşamak ise aşkı inkâr etmek. Aşk hiç bir şeydir çoğu zaman, çok şey olduğunu yaşayandan öğren. Hissetmeden yaşanılmaz, yaşanıldıkça hissedilmez. Aşkı anlamaya çalışana ruhsuzluktur en büyük servet.