İnsanlığın oluşumundan sonra uzun süre “çocuk” diye ayırt edilmeyen 0-18 yaş aralığındaki bireyler ne yazık ki halen günümüz toplumunda bulunması gereken statüde değildir. Tarihten beri çocuk yatırım aracı, işçi, evliliğin sigortası ya da sıkılan anne babaların oyuncağı olmuştur. Düşünemeyen varlık ile yaşayan cansız varlık kavramları arasında gidip gelmiştir.

Giydiği kıyafetten kullandığı çantanın rengine kadar seçimlerinin hepsi ebeveynleri tarafından düşünülmektedir. Gideceği yer, oturacağı sandalye, oynayacağı oyun, arkadaşı hatta yapacağı mesleğinde de çocuk yorumunu katmadan direkt kabullenebilir duruma getiriliyor. Sen çocuksun bilmezsin! anlayışı ile ebeveynler teselli olmak açısından kendisini doyurur. Onu çok sevdikleri için bunca şeye katlandıklarını söylerler. Kötülük yapacak kadar iyi düşündüğünü anlamaz çoğu ebeveynler.

Söz hakkını ihlal etmenin, fikirlerini almamanın, yerine düşünüp yerine karar vermenin bir tedbir olduğunu düşünürler. Oysaki söz hakkı vererek çocuğa demokrasiyi, hukuku, saygıyı, birey olmayı öğretirsiniz. Hata yapmakla baş başa bırakıp mücadele etmeyi kazandırırsınız. Bu yolda düşmüş ayağını incitmiş, kolunu kırmış, ağlamış çok mu? Eksiler sayesinde artıları görür çocuk. Bırakalım da negatif kutuplar pozitif kutupları çeksin. Yapacağı şeylerden ziyade yapmayacaklarını anlatıp sınırlı bir dünya çizmek ne kadar doğru? Yasaklamak ile zararlı&faydasız olduğunu söylemek arasında ciddi farklılık vardır. Sigara içen babanın çocuğuna sadece “sigara içme!” demesi ne kadar etkileyici olur. Zararlı olduğunu, yaratabilecek ciddi sağlık sorunlarını anlattıktan sonra kararı çocuğa bırakması çocuk üzerinde anlamlı, olumlu izler bırakır. Ama hiç dikkat ettiniz mi saygı, demokrasi, hak, özgürlük kavramlarını çocuğa anlatırken bile ona söz hakkı veriyor muyuz?