“EN DÜŞÜK MEMUR AYLIĞI, TOPLU SÖZLEŞMEYE İMZA ATACAK EN DÜŞÜK AYLIKLI SENDİKACININ AYLIĞININ YARISI KADAR OLSUN”

BASK Genel Başkanı Bayram Zengin bir basın açıklaması yaparak; 1 Ağustos 2017 Salı günü başlayan 2018–2019 yılları toplu sözleşme görüşmelerine katılacak konfederasyonların, görüşmelerin ilk gününde ilk düğmeyi doğru iliklemelerini, aksi takdirde başarısız olacaklarını ve memurlarla emeklilerini hüsrana uğratacaklarını söyledi.

Toplu sözleşme masasına oturacak üç konfederasyonun, kamu işvereni karşısında takılacak ortak tavır, ortak söylem ve ortak eylem konusunda birlikte hareket etmeleri gerektiğini ifade eden BASK Genel Başkanı Bayram ZENGİN, basın açıklamasında şöyle dedi:

“Bugün başlayacak ve 22 gün sürecek görüşmelerde toplu sözleşme kapsamı 4688 sayılı Kanunun 28 inci maddesi ile belirlenmiştir. Önceki yıllarda olduğu gibi, kapsam dışına çıkmak, topu taca atmak, toplu sözleşmeleri başlamadan bitirmek demektir.

İktidar yanlısı sendikalar “iktidarı zora sokmamak” için, muhalefet partilerinin yandaşı sendikalar da “hükümetten bir şey almayalım, iktidar partisine kızgınlık artsın” yaklaşımı içinde olmaktan vaz geçerek güçlerini birleştirmelidir. 3 milyon 200 bin civarındaki memur kitlesi; bir ve ilk kez olsun, konfederasyonlardan, üyelerinin ve memurların çıkarları için ortak tavır, ortak söylem ve ortak eylem içinde olmalarını beklemektedir.

Aksi halde, toplu pazarlık masası toplu masal masası haline gelecektir.

ÖNCE REVİZE TOPLU SÖZLEŞME

BASK olarak toplu pazarlık masasına oturacak konfederasyonları aşağıdaki hususlarda uyarmayı görev sayıyoruz:

Birinci olarak; bugün başlayacak görüşmelerin 2018–2019 dönemini kapsayacağı dikkate alınarak, öncelikle kazanılmış hakların korunacağına dair Hükümetten yazılı taahhüt alması, bu taahhüdün kamuoyuna açıklanması ve muhtemel kayıpların önlenmesi gerekmektedir.

İkinci olarak; 2018–2019 görüşmelerine başlamadan önce, 3 Temmuz 2017 günü kamu işçileri adına Türk-İş ile imzalanan toplu sözleşmelerin 2017 yılına ilişkin bölümlerinde kamu işçileri ve memurlar arasında eşitleyici ve dengeleyici düzenlemeler yapılmasını sağlayacak revize bir toplu sözleşme imzalanmalıdır.

Hatırlanacağı üzere, 2017 yılında memurlara enflasyon farkı ile birlikte toplamda yüzde 9,65 oranında artış verilirken, kamu işçileri için imzalanan kamu toplu sözleşmelerinde önce 3.000 TL’nin altındaki ücretlere 90 TL iyileştirme yapılmış, kümülatif % 7,5 + 5 = 12,88 oranında artış yapılmış,  500 lira tutarındaki ve 7. İkramiye niteliğindeki Denge Ödeneği 750 TL’ye yükseltilmiş, yemek yardımındaki günlük 1,5 TL artış başta olmak üzere l sosyal haklarda iyileştirmeler sağlanmıştır.

Her iki kesimle imzalanan toplu sözleşme arasında memur aleyhine oluşan ortalama yüzde 10 civarındaki farkın  revize toplu sözleşmeye bağlanarak teminat altına alınması, dengenin sağlanması ve makasın daraltılması şarttır.

Üçüncü olarak; görüşmelerin başında, hükümetten, 2017–2019 Orta Vadeli Mali Planda 2018 ve 2019 yıllarına ilişkin yüzde 5’lik enflasyon öngörüsünün toplu sözleşme görüşmelerinde bağlayıcı olmayacağını, toplu sözleşme görüşmelerinin özgür bir ortamda yapılacağının kamuoyuna deklere etmesi istenmelidir.

Bu üç konuda anlaşma sağlanamadığı takdirde tüm sendika ve konfederasyonlar diğer konulara geçmeden toplu pazarlık masasını terk ve boykot etmelidir.

KAPSAM DIŞINA ÇIKACAK SENDİKALAR, MEMURU PEŞKEŞ ÇEKECEK DEMEKTİR

Dördüncüsü; 4688 sayılı Kanunun 28 inci maddesi belirtilen toplu sözleşmenin kapsamı dışına çıkılmamasına dikkat edilmelidir.

Anılan maddede toplu sözleşme konuları “kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücreti, harcırah, ikramiye, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, cenaze giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları” şeklinde 17 kalem olarak belirlenmiştir.

Toplu sözleşmenin iki yıllık bir süre için imzalanacağı göz önüne alınacak olursa, yaklaşık 22 gün sürecek görüşmelerde kapsamdaki 17 konu konuşulmalı, 730 günden geri kalacak günlerde ise istenirse diğer konular her zaman konuşulabilir.

Unutulmamalıdır ki, 16 yıllık toplu pazarlık döneminde kapsamdaki 17 konudan her yıl birisi çözülmüş olsaydı, şimdi 17 başlıktan 3’ünü konuşuyor olacaktık.

Kim ki kapsam dışına çıkarak, 17 başlığın dışındaki başka konuları gündeme taşırsa, memuru yine peşkeş çekecek, demektir.

YÜZDELİK ARTIŞ DEĞİL EN DÜŞÜK MEMUR AYLIĞI BELİRLENMELİDİR

Artık, kapsamdaki konuları yüzdelik artışlara bağlamaktan Hükümet de sendikalar da vaz geçmelidir. Pazarlıklar yüzdeler üzerinden değil gerçek hayat rakamları üzerinden yapılmalıdır.

Memurların Devletin asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa etmekte oldukları, ikinci veya kazanç getirici iş yapmalarının yasak olduğu hatırda tutularak; Sayın Başbakanın 3 Temmuz günü; Türk-İş heyetine hitaben canlı yayında sarf ettiği ve memurları üzen; “En düşük işçi ücreti, en düşük memur aylığından az olmayacak!” sözü,  masaya oturan sendikalar için uyarıcı ve utandırıcı olmalıdır.

Sendikalar, pazarlığa en düşük memur aylığı hesabından başlamak zorundadır. Düğüm ve kırılma noktası en düşük memur aylığıdır. En düşük memur aylığının belirlenmesinde hem Hükümet hem de pazarlığı yürüten sendikalar açısından tarafların üzerinde uzlaşabileceği veriler bulunmaktadır.

Bunlardan birincisi; memur yoksulluğudur.  Milli Eğitim Bakanlığınca açılan ilköğretim ve orta öğretim bursluluk sınavına; fert başına aylık geliri 10.760 TL’den az olanlar başvurabilmektedir. 4 kişilik bir aile için hesaplandığında bursluluk sınavına başvurabilmek için aylık gelirin 3.587 TL’den az olması gerekmektedir. Yani devlet hane geliri 3.587 TL’den düşük olanları YOKSUL ilan etmektedir. Devletimiz memurunu YOKSUL koymayacağına göre, bursluluk sınavına başvuru sınırı en düşük memur aylığı olarak masaya konmalıdır.

İkinci olarak; masayla oturan iki konfederasyon için en düşük memur aylığının belirlenmesinde hesaba ve tartışmaya gerek yoktur. Memur-Sen 4 kişilik bir ailenin Haziran ayı yoksulluk sınırını 4.738,47 TL, Kamu-Sen ise 5.250,03 TL olarak açıklamıştır. Her iki konfederasyon diğer memurlar bir yana üyelerinin yoksulluk sınırı altında aylık almasına rıza göstermeleri düşünülemez. Kendi açıkladığı yoksulluk sınırı altında bir rakama imza atmak memuru peşkeş çekmektir, sarı sendikacılıktır.

Bu seçeneklerde uzlaşma sağlanamaması halinde sendikalı olsun veya olmasın hiçbir memurun asla itiraz etmeyeceği üçüncü seçenek masaya taşınmalıdır. En düşük memur ayığı; toplu sözleşmeyi imzalayacak aylığı en düşük sendikacının aylığının yarısı kadar olmalıdır.

MEMURLAR, İKRAMİYE BEKLİYOR

Konfederasyonların kamuoyuna açıkladıkları taleplerinde ne idüğü belirsiz ve aslında sendikaların kasasına yönelik “toplu sözleşme İkramiyesi”ni öne çıkarmaları, hatta yetkili sendika üyesininkinin iki katı olmasının istenmesi tam bir aymazlıktır.

Toplu sözleşme kapsamındaki en temel başlıklardan biri olan İKRAMİYE konusu, 16 yıllık toplu pazarlık döneminde hiçbir şekilde gündeme getirilmemiş, pazarlık masasına taşınmamıştır.

Kamu görevlileri, ikramiye konusunu kurumlarında birlikte çalıştıkları kamu işçilerinden yakinen bilmektedir.

Dahası 6772 sayılı Kanun uyarınca kamu işçileri 1958 yılından beri yani 59 yıldır ikramiye almaktadır.

Memur Sendika ve Konfederasyonları toplu pazarlık masasında işçi sendikalarını örnek almalıdır. Türk-İş 3 Temmuz günü Hükümetle toplu iş sözleşmesi imzalamış ve 2017 yılı için % 20 civarında artış almıştır. Bu kez yetkili sendikalar, 3Temmuz protokolünün mürekkebi kurumadan 28 gün sonra aynı Hükümet ve aynı Bakanlık ile pazarlığa oturmaktadır.

Kanun ve toplu sözleşme kapsamında olmasına rağmen ikramiye konusunun pazarlıklarda yer almaması sadece bir beceriksizlik ve basiretsizlik değil memurlara da ihanet olacaktır.

Ne pahasına olursa olsun bu toplu sözleşmede, memurların ikramiye hakkı, pazarlığın “olmazsa olmaz”ı olmalı, memurlara ikramiye konusu çözüme kavuşturulmalıdır.

Yukarıdaki ilkeler çerçevesinde yürütülmesi halinde toplu sözleşme görüşmelerinde masaya oturan sendika ve konfederasyonları BASK olarak tüm gücümüzle destekleyeceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.

Editör: Adıyaman Haber