İktidarda olduğu 11 yıl boyunca Türkiye’yi emperyalist politikalar doğrultusunda adım adım değiştirme ve dönüştürme politikası uygulayan AKP ‘ye karşı halkın yıllardır birikmiş öfkesi, Taksim Gezi Parkı direnişi ile Türkiye’nin dört bir yanında sokaklara taşmıştır.
AKP’nin yaratmak istediği tek tip insan modeline karşı özgürlükleri savunan halkın demokratik talepleri doğrultusunda ortaya koyulan eylemler, güvenlik güçleri tarafından bizzat Başbakan ve Hükümetten alınan talimatlar sonucunda hukuk dışı uygulamalarla engellenmek istenmiş, eylemlere katılanlara orantısız güç kullanılmıştır.
AKP iktidarı adeta kendi halkına savaş açmış durumdadır. Birçoğu ağır olmak üzere yüzlerce vatandaşımız yaralanmış yine binlerce vatandaşımız ise gözaltına alınmıştır. Polisin müdahalesi sırasında, Genel Başkanımız Veli Demir, yakın mesafeden ve bilinçli şekilde hedef alınarak atılan gaz bombası kapsülü ile sırtından yaralanmış, üç kaburga kemiği kırılmıştır. Yine Ankara 2 No’lu Şube Mali Sekreterimiz Umut Çaltak’ın üzerine TOMA aracı sürülerek ezilmiş, arkadaşımız sağlık çalışanlarının müdahalesi sonucunda hayati tehlikeyi atlatmıştır. Çukurova Temsilcilik Özlük-Hukuk Sekreterimiz Şükrü Durna ise atılan plastik merminin başına isabet etmesi sonucu yaralanmıştır.
Sadece demokratik tepkilerini gösteren insanlara karşı yaşlı, çocuk demeden gerçekleştirilen orantısız güç kullanımı, AKP iktidarının toplumda ektiği kin tohumlarının faşizme dönüştüğünün önemli göstergesidir.                                                                                                                                 
Yıllardır sahte demokrasi ve özgürlük söylemleriyle halkı oyalayan AKP’nin gerçek yüzü ortaya çıkmıştır. Yine halkın özgürlük ve demokrasi taleplerini ABD projesi gerici düzenlemelerle oyalayan AKP iktidarının,  halkı yoksullaştıran emek düşmanı, cumhuriyet düşmanı politikaları yanında çevre ve doğa içinde ne kadar zararlı olduğu ortaya çıkmıştır.
Yandaş medya II.  Dünya Savaşı öncesi faşist Almanya’sında bile görülmeyen sansür uygulamaları nedeniyle günlerdir süren olayları görmezlikten gelmiştir. Halkın çığ gibi büyüyen tepkisi uluslararası basının birinci konusu olmasına rağmen, bu büyük toplumsal eylemi günlerce görmeyen medya bu başkaldırının altında kalmıştır.
Başbakan Erdoğan ise bütün bu gelişmeler karşısında her zaman yaptığı gibi halka meydan okumayı sürdürmektedir.  "İki tane ayyaşın yaptığı yasa” sözleri ile cumhuriyetin devrimlerini açık açık aşağılayan Başbakan, bu kez de demokratik talepleri için direnen halkı “üç-beş çapulcu” olarak tanımlıyor, “ben de istersem 500 bin kişiyi alana çıkarırım” diyerek kışkırtıcı bir tavır sergiliyor. Başbakan’ın her konuşması tehdit, aşağılama ve şantaj içermektedir. Bu tam bir diktatörlük yöntemidir.
Bu insanlık dışı faşist saldırılar on binlerce insanın gözü önünde yaşanıp görüntüler sosyal medyada paylaşılırken Başbakan’ın bu halkı öldürmeye yönelik saldırılarını dile getirenleri “yalancı, densiz, faşist” şeklinde suçlaması içinde bulunduğu çaresiz ruh halini göstermektedir. 
Emperyalizmin taşeronluğuna soyunarak, Suriye’de yaşanan iç savaşın destekçisi ve tetikçisi olan ve diktatörlere istifa çağrısı yapan Başbakan’a kendi sözleriyle sesleniyoruz, “Zulüm ile abat olunmaz”. Yarattığınız şiddet dalgaları sizi de yutacaktır. Halkına zulmü, haksızlığı ve baskıyı reva gören bu iktidar artık meşruiyetini kaybetmiştir. 
Bugün itibarı ile sendikamız avukatları, Genel Başkanımız ve Şube yöneticilerimize yönelik insan yaşamını hiçe sayan polis şiddeti hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuşlardır.
                                                            Adıyaman Eğitim-iş il Yönetimi
Editör: Adıyaman Haber