Batıyı en çok eleştirdiğimiz ve buna mukabil kendimizle övündüğümüz hasletlerimizden biri de aile yapımız ve buna bağlı olarak yaşlılarımıza verdiğimiz değerdi.

Bu özelliğimizi korumak ve devam ettirmek/yaşatmak için övünmekten başka pek bir şey yapmadığımız için olsa gerek, bugün itibariyle sokakta kalan/yatan, bir köşede kimsesiz kalmış, arayanı soranı olmayan yaşlılarımızla sıkça karşılaşır olduk.

Oysa biz inanıyor ve biliyoruz ki; yaşlıya verilen değer inançtan kaynaklanır. Her şeyden öte Allah rızası, Allah korkusu için yaşlılarımıza değer verir, onları himaye ederiz.

Birçok alanda olduğu gibi yaşlılarımıza bakma konusunda da düşüncemiz ya da inancımız zayıflamış olmalı. Yoksa basında yokluk ve sıkıntı içerisinde, terkedilmiş veya yalnız kalmış perişan bir şekilde yaşlılarımızın haberleri ile sıkça karşılaşmazdık.

Hepsinin basına yansıyanlar kadar olduğunu sanmıyorum tabi. Bilakis bunları, buzdağının sadece görünen kısmı olarak düşünüyorum.

Bireylerin veya toplumun yaşlıya verdiği değer, onların inancı, eğitim ve terbiyesi ile ilgilidir. Bugün için gerek İslami bilgi yetersizliğimizden, gerek İslam’ı hayatımıza bir bütün olarak geçiremeyişimizden, gerekse de insani duygularımızın aşınmasından/körelmesinden dolayı aile yapısı sarsılmış ve yaşlılar ailenin dışına itilmiştir.

Görüp duyduğumuzda genellikle kısa süreli acıma veya üzülme duygusundan başka bir şey yap(a)madığımız bu hakikatin bir gün bizim de karşımıza çıkacağını düşünüyor muyuz bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey bu konuda acil olarak bir şeyler yapılması gerektiğidir.

Yaşlılarımızı aile içinde, hem de gerçek değerini vererek tutmanın bilgi ve bilincinin verilmesi gerekmektedir. Bu da aile bireylerinin yaşayarak ve yaşatarak yapması ile mümkündür. Sosyal sorumluluk projeleri mi dersiniz yoksa adına başka bir şey mi dersiniz bilemem ama mutlaka iki koldan bir şeylerin yapılması lazım.

Kimsesi olmayan/kalmayan yaşlılarımızı da insana yakışır bir şekilde barınabilmeleri için huzur evi veya daha gelişmiş bir uygulama yapılabilir.

Kent Konseyi olarak şehrimizdeki Çocuk Evleri Sitesini birkaç kez ziyaret etmiş, onlarla tanışıp etkinlikler düzenlemiştik. Gerçekten çok güzel bir uygulama olmuş. Tamamen bir ev hayatı modelize edilmiş.

Tıpkı bunun gibi yaşlılarımız için de benzer çalışmalar yapılabilir ve “Yaşlı Evleri Sitesi” uygulaması pekâlâ hayata geçirilebilir.

Kısa bir süre önce basınımızda yer alan yaşlı ve hasta karı-kocanın çöp toplayarak geçinmeye çalıştıklarını hatırlarsınız. Ya da kimsesi olmadan bir harabede hayatta kalmaya (yaşamaya demiyorum) çalışan yaşlılarımızın haberlerini de hatırlarsınız. Evinde ya da barındığı yerde hayatını kaybedip de günler, haftalar sonra cesedi bulunanları da söylemiyorum artık.

Bu haberlerin her biri bizlerin ayıbını, eksiğini ve sorumluluğunu şamar gibi yüzümüze çarpmalı. Vicdanımız sızlamamaktan öte kanamalı.

Bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Belediyeler birinci sorumlu kurumlar sanırım. Bu konuda bir şeyler yapmada öncelik bu kurumlarımızda olmalı.

Yeri gelmişken, olayın vahametini ortaya koyması bakımından geçen gün şahit olduğum bir olayı paylaşayım.

Altınşehir Mahallesinin bir caddesinden aracımla geçerken yaşlı ve meczup birinin altına pislediğini, bunu temizlemeye çalışırken de pantolonunu ve iç çamaşırını çıkarmak zorunda kaldığını ama yaşlılığın verdiği acizlikle beceremediğini gördüm. Oradaki bir esnaftan öğrendiğim kadarıyla da bu şahıs tarlalarda yatıyor, yollarda ve kaldırımlarda yaşıyormuş.

Oradan geçen tek tük insan acıyarak ve tiksinerek bakıp sonra başını çeviriyordu. Utandım. Kendi adıma, şehrim, ülkem ve insanlarım adına utandım.

Bir yerleri aramak istedim. Gelip bu insanımıza sahip çıkacak, götürüp temizleyip bakımını yaptıracak, karnını doyurup barınmasını sağlayacak bir yerleri.

Ne acı ki aklıma gelmedi. Böyle bir yer hatırlayamadım. Belki de olmadığından hatırlayamadım.

Çaresiz 155’i aradım. Telefondaki arkadaş o şahsın vatandaşları rahatsız edip etmediğini sordu, hayır dedim. Ama görüntü olarak insanların rahatsız olduğunu söyledim. Haklı olarak o da ne yapacağını bilemedi ve muhtemelen 153’ü arayacağını söyledi.

Sonra ne mi oldu?

Doğrusu bilmiyorum. O yaşlı ve meczup insanımızın hala aynı şekilde yaşadığına eminim. Haliyle utancımızın da devam ettiğine eminim.

Behemehâl, derhal ve de acilen şehrimize “Huzur Evi” veya “Yaşlı Evleri Sitesi” ya da benzer bir şey yapılmalı. Devlet mi yapar, işadamları mı öncülük eder, yoksa STK’lar mı el atar bilemiyorum.

Kim ne yapacaksa hemen yapmalı ve bu utancımız da bir an önce bitmeli.