Şehri bilmeyen, hissetmeyen, şehri yaşamayan birisine “şehri” anlatmak zordur.

Şehrin kültürünü, kimliğini, hafızasını, ruhunu bilmek; o şehri bilmek demektir. Şehirle ilgili kendisine, geçmişine ve çocukluğuna dair anıları olmayanlar şehri bilmezler, hissetmezler hatta ihanet bile ederler.

Bu yüzden şehirde yaşamak ile şehri yaşamanın farklı olduğunu söylerler. Sokaklarından, yollarından, ağaçlarından, evlerinden ve insanlarından habersizce, farkında olmadan yaşayanların o şehre dair bir aidiyetleri ve tasavvurları da olmaz, olamaz.

Bu bilinçte olanlar şehre dair; şehri şehir yapan ne varsa korumaya, kollamaya ve geliştirmeye çalışırlar. Yeni şeyler yaparken de, mevcutları değiştirmeye ve geliştirmeye çalışırken de hep bu gerçeği göz önünde bulundururlar.

Bir yapı şehrin hafızasında yer etmiş, nesillere mal olmuş ise, o binayı yıkmak ve yerine bambaşka bir bina yapmak şehrin hafızasına da, o şehre de, gelecek nesillere de zarar verir.

Elbette, binaların da, yapıların da bir ömrü vardır, bir kullanma süresi vardır. Kullanma süresi bittiğinde tehlike arz ediyorsa gereği yapılmalı. Ancak o yapı şehre mal olmuş bir kimlikte ise ya güçlendirilmeli ya da aynı özellikte yeniden inşa edilmeli. Tabi dokuyu da bozmadan ve örselemeden…

Aksi durum imha etmektir ki, bu da ihanettir.

***

Şehrimizde son günlerde gündeme gelen bir yapı var. Vali Konağı.

Cumhuriyet sonrası mimari özellikleri yansıtan, iki katlı, bahçe içerisinde ve ağaçlar arasında şirin, seyretmesi bile huzur veren bir bina.

Vali Konağı olarak yapıldığı ve bu amaçla kullanılmasından dolayı Adıyaman’da görev yapan bütün valilerin ikamet ettiği bir yapıdır.

Vali Konağı aynı zamanda bir adres tespit yeri, adeta bir nirengi noktası olmuştur. O bölgede bir yerler tarif edilirken buraya göre tarif edilir. Adıyaman’ın il olma geçmişi olan 66 yılın yaklaşık 60 yılına şahit olmuş bir yapıdır.

Basında yer alan haberlere göre buranın yıkımına karar verilmiş ve yeri ticari alan olarak belirlenmiş. Bulunduğu alana 9 katlı bina yapılacakmış, Karar belediye meclisince de kabul edilmiş. Sonradan duyuldu.

Duyulur duyulmaz kamuoyunda bir infial oluştu. Kabul edilebilir bir durum değildi.

Vali Mahmut Demirtaş zamanında bu binanın iyi bir masrafla ciddi bir şekilde elden geçirildiği, güçlendirildiği ve onarıldığı biliniyor.

Dolayısıyla yıkım kararının binanın kendisinden kaynaklandığı düşünülmüyor.

Şehrin en kavşak yerlerinden biri olan bulunduğu alan, karşı tarafa yeni Hükümet binasının yapılması ile değerini çok ama çok katladı. Bu alanın ekonomik anlamda daha verimli kullanılması düşünülmüş olsa dahi, kamuoyunca az önceki gerekçelerden dolayı kabullenilmesi mümkün değil.

Zira öyle değerler, öyle varlıklar vardır ki, karşılıkları maddi olarak ölçülemeyecek kadar önemlidir.

Tıpkı, bir insanın yanında manevi değeri olan bir eşyanın, maddi değerinin parayla ölçülemeyeceği gibidir.

Yapılan işlem yasaya uygun olabilir, uygun hale getirilmiş de olabilir.

Bu gibi durumlarda Alev Alatlı’nın Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu bir törende yaptığı konuşmada kullandığı şu cümle akla gelir:

Her yasal olan hak, helal değildir ve olamaz.”

Hatırlanırsa, Alev Alatlı cümleye şöyle devam etmişti: “İmar ruhsatı olan bir müteahhit şehrin hukukuna tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir…

Ne olursa olsun, her şehir gibi bu şehrin de bir hakkı, bir hukuku vardır. Bu böyle bilinmeli.

Belki bu şehir gerektiği gibi hizmet alamıyor olabilir. Hak ettiği sahiplenmeyi, aidiyeti de göremiyor olabilir. İhmal edilmiş hatta unutulmuş da olabilir. Ama bu, şehre mal olmuş, şehrin hafızasında yer etmiş alanların, yapıların hoyratça yok edilmesi anlamına asla gelmez, gelmemeli.

Bugüne değin o kadar çok yapı yok edildi ki… Şimdiki nesil adlarını bile bilmiyor. Şehrin hafızası, geçmişi adeta yok edildi. Şehir bile demek zor artık.

Bu yüzden tarihi çok çok eski değilse bile elde avuçta kalmış birkaç tane yapı var. Kıymayın bu şehre. Emin olun vebaldir.

Bizi geçmişimize bağlayan bağlar o kadar zayıfladı ki, bu durumun yeni neslin şehre karşı duyarsız ve ilgisiz kalmasının en önemli nedenlerinden diyebiliriz.

Konu gündeme geldiğinde bu binanın çok güzel bir Kültür Müzesi olabileceği akla gelmişti. Şehrin de ihtiyacı var. Bir sosyal alan da olabilir. Hatta bu konu daha önceki valiler döneminde gündeme gelmiş ve yetkililerin görüşü, burasının yöresel zenginliklerin sergileneceği mekân olması yönündeymiş. Sonra ne oldu da değişti acaba?

Belediye meclisi aldığı kararı yeniden gözden geçirmeli.

Sayın Valimiz, sayın vekillerimiz, sayın belediye başkanımız, sizlerin de bu konuyu önemsediğinizi düşünüyoruz. Şehrimizin hafızasını ve hatırasını koruyalım. Emin olun çok güzel ve faydalı bir iş yapılmış olacak.

Şehri geçmişine bağlayan bağlar daha fazla zayıflamasın. Bu şehre dair bir kimlik, bir kişilik, bir kültür oluşmasına müsaade edilsin. Bu manada şehrin önü kesilmesin.

Değerli basınımız, STK’larımız, şehrin asıl sahibi olan şehirlilerimiz çağrım sizlere de, gelin birlikte bizden sonraki nesillere hak ettikleri bir şehir bırakmanın güzel gayretini gösterelim.

Emin olun bu şehir sevilmeyi, saygı ve değer görmeyi o kadar çok hak ediyor ki…

Yaşarken gönüllerde, öldükten sonra da gök kubbede hoş sadâ bırakalım