Öncelikle tüm okurlarımın yeni yılı kutlu olsun. Yeni yıl yeni umutlar demek, yeni başlangıçlar beklemek olsa da bizim ülkemizde değişen bir şey yok. Yeni zamlar, yeni kavgalar her şey kaldığı yerden devam ediyor.

Bakıyorum son günlerde siyaset arenası yine kızıştı. Hakaretlerin, ithamların bini bir para. Bu hengâme içinde birazcık gülmeniz, umutlanmanız, düşünmeniz için size iki hikâyecik anlatacağım. Biri yaşanmış, biri yaşadığım.

İlkini, yaşanmışı biraz geçmişten Osman Bölükbaşı’ndan anlatayım. Ama önce Osman Bölükbaşı’nı biraz tanıtayım. Yaşı 50nin üzerinde olanlar Osman Bölükbaşı’nı duymuştur. 50 yaş altı olanların ise duyduğunu sanmıyorum.

Osman Bölükbaşı 1913 yılında Kırşehir de doğmuş 2002 yılında ise vefat etmiş. 1948 yılında millet partisini kurmuş, partisi kapatılınca 1954 yılında Cumhuriyetçi Millet Partisini kurmuş, 1958 yılında ise Türkiye Köylü Partisi ile birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisini (CKMP) kuruyor.

Türkiye siyasetinde gelmiş geçmiş en iyi hatiplerden biri hatta bana göre birincisi Osman Bölükbaşı’dır. Mitingleri hınca hınç dolan bu hitabet ustası Düzce’de düzenlediği mitingde 8 saat 35 dakika konuşarak rekor kırmış, ama hiçbir dönemde partisinin aldığı oy miting meydanları ile orantılı olmamış. Yine bir seçim döneminde meydandaki mahşeri kalabalığı gören kurmayı Osman Bölükbaşı’nın kulağına eğilerek ‘ Osman bey galiba bu sefer olacak’ der. Osman Bölükbaşı bunun üzerine tarihe geçen şu sözü söyler ; ‘ BU KALABALIĞA ALDANMA, BU MİLLET NİKAHI BİZİMLE KIYAR, GERDEĞE BAŞKASI İLE GİRER.’

Demem o ki bizim millet uyanıktır, seni kavgaya tutuşturur geriden seyreder sonrada kim güçlü ise gider ona biat eder. Her ankette çıkan kararsızların çokluğunun sebebi budur.

İkinci hikâyecik bizzat yaşadığım bir olay. Sayın Celal Topkan’ın milletvekili seçildiği dönem. Direksiyonda ben yan koltukta Celal Bey tüm Adıyaman’ı karış karış geziyoruz. Kimi zaman konvoy halinde kimi zaman 2 ya da 3 araçla hemen hemen gitmediğimiz yer kalmadı. Her gittiğimiz yerde çay ya da kahve ikramı oluyor. Ayran gelince ben bayram ediyorum zira çay ve kahve ile aram yok.

İsmini hatırlamıyorum bir köye girdik, daha önce belirlediğimiz eve gidip sohbete başladık. Ev sahibi bir ara mutfağa gitti elinde bir tepsi çay ile döndü. Çay ama ne çay, simsiyah, sırf dem tam bir zehir zehveran. Tepsinin ortasında bir kapta toz şeker!... Şeker ama ne şeker. Şeker beyaz olur bu simsiyah toz. İçimden bereket çayı şekersiz içiyorum siyah tozu kurtardın oğlum Asım ama dişini sık, midene haber anlat, gözünü yum bu çayı iç bakalım diye kendimi telkin ettim. Ve Allah canımı al diyerekten çayı içtim-içtik. Neyse meramımızı anlattık artık kalkma zamanı geldi. Ev sahibi söze girdi. Celal beye hitaben sınavı geçtiniz dedi. Ben çayı ve şekeri bilerek böyle getirdim, eğer içmeseydiniz size oy vermeyecektim ama siz zorlanmadan içtiniz (lan bir de bana sor zorlandık mı zorlanmadık mı) o nedenle bizim oylarımız sizin dedi. Ben içimden seninde, oyununda, çayının da, testinin de diye saydırıyorum ama bizler kibar adamlarız duygularımızı belli etmiyoruz.

Demem o ki bizim millet siyasetçileri hep bir dener, notunu verir ona göre hareket eder. Yani aslında çok uyanıktır işini bilir.

Sonuç olarak sadede gelirsek bu seferki deneme biraz uzun sürdü ama sonuna geldiğimize inanıyorum. Niye uzun sürdü derseniz onu da muhalefet kendinde arasın.

Amacım yeni yılın bu ilk günlerinde sizlere biraz tebessüm ettirmekti umarım başarmışımdır.

ASIM ÖCAL