Oysa ki; ben seviyordum. Her ne kadar anlamını bilmesem de, iliklerime kadar seviyor, her bir nefeste adını sayıklıyordum. Sevmek ne kadar güzelse, kaybetmek bir o kadar acıyken; kaybetmeyi bile göze alacak kadar seviyordum. Onsuz yaşayamam diye düşünürken, kaybetsem bile onunla yaşadıklarım yeter diyordum..

Yetmedi. Onunla olan her birşey, onsuz kalınca anlamını yitirdi. Bitmez sandım. Acılar tam da yüreğimin ortasına hançerler saplarken, kara sevdaya tutulup, uğruna herşeyi yapanları anlamazken, onları en iyi anlayan oluverdim birden. Gitmeyi yakıştıramadığın herkes giderken, bir baktım kalmayı kendime yakıştıramadığım ben tek kalmışım.

Ardından bakmakla yetinirken, söyleyeceklerimi bir çırpıda yutmuşum da; kalbim acıyınca anladım. Acılar da olgunlaştırırmış insanı.. Öyle mi?.. Olgunlaştırmadı, daha çok yaşlandırdı. Olgundan kasıt yaş ise, o zaman oldu işte.. Çizgilerim çoğaldı, kalbimdeki acı tüm vücuduma dağıldı. Her bir organımda hissettiğim acı, kendi kendini beslerken, bana sadece yaşlanmak ve yas tutmak kaldı.

Ellerimi nereye uzatsam cam kırıkları, nereye gözlerimi çevirsem umut yıkıntısı, neye sarılsam kaybolan bir hayalin yansıması..

Boşluk.. Kocaman bir boşluk.. İçinde kaybolduğum ve kendimi ararken, tekrar tekrar yok olduğum. Bulamadığım, aramaktan vazgeçtiğim anda, yine kaybettiğim kendime sığındığım.. Boşluk.. Anlayamadığım, sadece sürüklendiğim, göremediğim ama her bir hücremde hissettiğim..

Acıların en sahisini yaşarken, mutlulukların en sahtesinde kaybolduğumu anladığım an.. Kızgınlık.. Başkalarından çok, kendime kızgınlığım. Başkalarından çok üzdüğüm kendime, bir darbe de kendi ellerimle sapladığım. Kendimin kendime verdiği acıyı, kimseden almadığım. Bir başıma, kendimle, asıl celladımla kaldığım..

Yüreğimin içindeki acıyı söküp atmak isterken, yüreğimi de acıyla parçaladığım. Kendimi boşluğa bırakıp, çıkış yolunu aramaktansa, boşlukta kalıp, kaybolmayı göze aldığım. Ardında bırakılan olup, ardında kalmanın acısını da kendimden çıkarttığım..

Boşluğun içinde dolu olan bir tek ben.. Benim içimde boşluğun ta kendisi.. Kendimi bulmaya çalışırken, kendimi kaybettiğim boşluk..

Artık kollarına bırakıyorum kendimi. O boşluğun içinde yok olmaya, duygularımı söküp atana dek, boşluğun kendisi olmaya.. Bir umut ışığı görene dek, oradan hiç çıkmamaya..

Sonra bir bakıyorum. Boşlukta kocaman bir mavi, ellerimi uzatıyorum; gökyüzünün engin gülümsemesi.. Bir de bakıyorum; kendimi bulmuşum. Sıkı sıkı sarılıyorum. Boşluğun içine düşen bir ben, kendime sarılan bir benle baş başa kalıyorum..

Boşluklarınızı doldurabilmeniz dileğiyle;

Hoşça, dostça, mavinin huzur tonuyla kalın..

Emine ÖZEL SUMMAK