Basında yer alan bir habere göre, Adıyaman'da, vakıf ve dernek arasında bir caminin (Sıratut Cami) mülkiyet hakkı konusunda yaşanan anlaşmazlık nedeniyle, Vakıflar Bölge Müdürlüğü, yaşanan sorunu cami tuvaletini duvarla ikiye bölerek çözmeye çalışmış.

Şehrimizde yaşanan bir “Güler misin, ağlar mısın?” olayı daha yani.

Bundan önce Adıyaman Valiliğinin düzenlediği Turizm Platformu toplantısına Adıyaman Kent Konseyi olarak katılmış, Vakıflar Bölge Müdürünün de toplantıda olduğunu görünce (konunun esas muhatabı olduğu için) söz alarak şehirdeki camilerin durumunu sormuştum.

Çarşı Cami, Hocaömer Cami, Sıratut Cami gibi dini tarihi mekânlarımızın ya minareleri ya da ana binalarında meydana gelen hasarların, bir an önce tamiri, düzenlenmesi ya da restorasyonunun yapılması gerektiğini, mevcut durumun hem tehlike arz ettiğini hem de görüntü bakımından çirkin olduğunu, ziyaretçiler tarafından da olumsuz karşılandığını ifade etmiştim. Hatta bu konuyu defalarca kamuoyu ile paylaştığımızı, haberlere konu olduğunu söylemiştim.

Bölge müdürü cevaben söylediği şeylerden biri de bazı cami dernekleri ile yaşanan ihtilaf ve sorunlardı. Sıratut Camii de bunlar arasındaydı.

Bu diyaloga orada bulunan bütün yetkililer ve katılımcılar şahit oldu. Biz söyleme (söylenme değil) görevimizi yaptık, yapıyoruz da.

Bugün geldiğimiz noktada çözümü cami tuvaletini iki bölmekte bulmuşlar. “Sorunun esas nedeni ne, tarafların ne gibi iddiaları var, kim haklı?” gibi soruların cevabını bilmediğim için kesin bir değerlendirme yapmak istemiyorum. Ama görüntünün şehrimiz adına, camilerimiz ve Adıyaman algısı adına hoş olmadığını ayıplanacak bir durum olduğunu söyleyebilirim.

Tarihi mekânlarımızın bakımı ve korunması ile alakalı en bahtsız şehirlerden birisiyiz desem mübalağa etmiş sayılmam herhalde.

Mesela;

Bundan yıllar önce Ulu Camiyi restore çalışmaları adı altında cami avlusuna kepçeyle girilip binaya zarar verildiği hatırlarsınız. Duyarlı bir kaç arkadaşın ve benim paylaşımlarımız neticesinde dönemin valisi olaya müdahale etmişti ama birçok şey için geç kalınmıştı.

Şehrimiz tarihi çarşısına uzay çatı adında yapılan garabet hala duruyor.

Çok fazla tarihi değeri olmasa da Adıyaman kalesi ve orada bulunan Kabaltı’nın hali yine malumlarınız.

Tuz Hanı? Her şey ortada fazla söze gerek yok.

Yaklaşık 250 yıllık tarihi bir evin korumaya alınmasını, bunun müze ya da sosyal alan olarak halkın kullanımına açılmasını Kent Konseyi olarak da önermiştik. Sonuç? Sanırım sızlanmak için yıkılması bekleniyor.

Bir dokun bin ah işit misali her şey.

Temcit pilavı gibi tekrar etmekten doğrusu biz bıktık.

En son Sıratut Camisinde yaşanan gelişme de gösterdi ki, bizler değerlerimizi ya bölerek, ya yıkarak ya da ihmal ederek “gereğini!” yapıyoruz(!). Bu duruma birileri müdahale eder, gereğini yapar mı bilmiyorum ama ortada yaşanan çok trajikomik bir olay var. Umarım emsal olmaz.

Son olarak şu çağrıda bulunayım. Lütfen şahsi, siyasi, çıkar vb. çekişmelerinize lütfen memleketimizin değerlerini kurban etmeyin.