Özellikle kırsal kökenli olanlar, köylerde oturanlar bilir. Çobanların ise bırak bilmeyi “master” alanı gibidir ve de başlarının belasıdır. Karasineğe benzer ama ondan birazcık büyük, derisi ve kanatları saydam, farklı renkte desen benekleri bulunan genelde gri ve metalik renkli olan ve güneşte parlak görünüm alan bir sinektir.

Orijinal ismi “Gübre Sineği” olsa da, değişik bölgelerde ve yörelerde farklı isimlerle anılsa da genelde halk arasında “Böğelek” olarak bilinir.
Bu sinek sonuçta bir sinek deyip geçiştirilecek bir sinek değildir. Bir bela, püsküllü bela, hatta kabus gibidir. Bu sineği bilenler bilir ama uzmanı olan çobanlar daha iyi bilir ki sürüye “Böğelek” gelmeye görsün işte çobanın kabusu da başlamış demektir.
Bu sineğin muhatabı genelde sığır sürüsüdür. İnek, öküz, manda, tosun, dana, buzağı hiç fark etmez. Hatta bazen eşeklere, atlara bile musallat olduğu bilinmektedir.
Sığır sürüsü kendi halinde güzel-güzel otlanırken sinek bazen pike, bazen slalom yaparak “vınnnnn” diye bir ses çıkartır.
Bu ses tüm sürüdeki sığırların tüylerini diken-diken etmeye yeter. İşte bu ses bütün sığırların psikolojisini altüst edip, panik atak başlatır, bırakın savunmayı canını kurtarmaya çalışır.
Bu “vınnnnn” sesi tüm sığırları alarma geçirmiştir. Hepsi ayakta, kulakları sesin geldiği yöne dikelmiş, gözler sesin geldiği noktalara odaklanmış, kuyruklar dimdik havalanmış, ayaklar kaçışa hazırlık mod’unu almış, beden maraton koşuşuna “start” bekler gibi gerilmiş bir halde tetikte bekler.
İkinci “vınnnnn” sesiyle sürüyü bozguna uğratır. Her bir sığır bütün gücüyle kaçışmaya, bu sinekten kendini korumaya çalışır. Deli olmuş, hatta çıldırmış gibi can havliyle o kadar rastgele koşar ki önüne uçurum gelse atlar, karşısına Aslan çıksa çarpar, ırmak gelse bodoslama dalar.
Artık tek bir amacı vardır. Bu “Böğelek” denen illetten kurtulmak veya Böğeleğin bulunabileceği riskli alandan uzaklaşmak.
Bu sineğin korkusundan kilometrelerce şuursuzca koştukları hatta tık nefes olup çatlayarak ölen sığırlar olduğu bilinmektedir.
O sığırlar ki vahşi hayvanlara bile aldırmaz, burnunun dibindeki yılını umursamaz, av tüfeğiyle karşısına geçip ateş etsen kaçmaz…
Ama o “Böğlelek” yok mu o “Böğelek”… Hayvanı deli ediyor, cinnet geçirtiyor. O kabusu atlatana kadar bin bir badire atlatıyor.
Ölümü bile göze alıyor ölümü…
İşte o Böğlelek böyle bir Böğelek… Yüzlerce kilo ağırlıkta, boynuzuyla ağacı devirecek güçte, dört kişinin zapt edemediği izbandut gibi hayvan bir sineğe karşı çaresiz kalıp, hezimete uğruyor.
Ve tüm sığır sürüsü bu sineğin karşısında saygıyla eğilmek zorunda kalıyor.
***
Bazen bazı toplumlara da “Böğelek” benzeri insanlar musallat olur. Toplum bunların her “vınnnnn” sesini duydukça can havliyle kaçışmaya, canını kurtarmaya çalışır.