Sanki ırgatlık bizim kaderimizmiş gibi hep yollardayız. Ömrümüz ırgatlık yolunda geçti. İronu yaptığımı sanmayım çocukluk zamanlarımda bende ırgatlığa il dışına gittim. Hatta sevinmiştim Adıyaman dışında bir yer göreceğim için.  Ne bilecektim o zamanlar bu günün ırgat kentlisi olacağımı.

    Dün Ordu ilinin bilmem hangi ilçesi yakınlarında Adıyamanlı ırgatları taşıyan minibüs şarampole yuvarlandı diye haberler düştü basına. Doğal olarak haberi açınca kahroldum. Yine ırgatlık yolu, yine kaza. Şükürler olsun bu sefer ölü yok.

    Biz bu günlere bu günkü siyaset ile gelmedik. Yıllar önce bu memleketin her tarafında tütün ekilirdi. Tabiri caiz ise damların üstüne bile tütün ekilir ve bu tütünler Tekel tarafından satın alınırdı.

    Benim köylü vatandaşım ise tütünü ile oğlunu kızını gelin eder, evinin ihtiyaçlarını giderir, kalan para ile de traktörünü yenilerdi. Ne zamana kadar bu devam etti?

    Taa ki bu ülke IMF denilen kurumun vereceği üç beş sente muhtaç olana kadar. Para ihtiyacı olan güzel ülkemin sefil idarecileri Avrupa ve Amerika’nın tütün tekellerine boyun eğmek zorunda kaldılar.

    Ne yaptı bu tekelci dayatmacı zihniyet?

    Sen çiftçine tütün ektirmeyeceksin dedi.

    Eski bir tekel çalışanı olmam dan dolayı olaylara biraz daha vukufum. Zamanın Gümrük ve tekel bakanı na Samsat’ta  sakallı bir amca sorar;

    Sayın bakanım tütüne kota geliyormuş diye seslendi. Bakan beyi ise nerden çıkarıyorsunuz böyle uydurma şeyleri diyerek amcaya hakarete varan sözler sarf etti. Hatta gidin evlerinizin damlarına tütün ekin devlet hepsini alır dedi. Bakan beyin geldiği gün günlerden çarşambaydı sanırım. Bakan beyin gidişinden beş gün sonra tütüne kota geldi.

    İşte bu örnekte olduğu gibi IMF ye köle olmuş hükümetlerin dayatması ile peyder pey tütün kaldırıldı.

    Taa ki yakın zamanlarda özel tütün firmaları bölgeye el atarak yeniden susuz tütün ekimini özendirdiler. Fakat fiyat düşük olunca yarıcılık sistemi de doğal olarak ortadan kalktı.

Yarıcılık sistemi de ortadan kalkınca da köyden kente hızlı bir göç furyası başladı. 

    Doğal olarak işsizlik tavan yaptı. Daha önce çoluk çocuk 7 den 70 e herkesin çalıştığı tütün yasaklanınca kabak gibi ortada kalan vatandaşım ise ırgatlık yolunu seçti.

    Malatya’da kayısı, Niğde ‘de patates, Yozgat’ta mercimek derme,  Karadeniz ‘de fındık, Çukurova ve harran da ise pamuk toplama ve çapalama işi bizim geçim kaynağımız ldu. Buraların daimi ve kadrolu ırgatları biz Adıyamanlılar olduk.

    Şimdi kalkıp suçu bu günkü iktidara tek başın amal etmek haksızlık  olur. Onların suçu yok mu var hem de çok. Bu günkü iktidarın suçu ise teşvik yasalarından memleketin faydalanamamış olmasıdır.

    Bu gün kü iktidarın suçu 15 yıl önce yapılması gereken sulama barajlarını daha yeni yeni yapıyor olması. Bu gün kü iktidarın suçu asgari ücreti işçinin hesabına yatırıp sonra yarısını geri isteyen baronlara göz yumması.

    Bu gün kü iktidarın suçu hep bana cı lara çalışması. Fakir fukaraya değil de baronların servetine servet katması.

    Yeter diyorum kendime  ama kendime de söz geçiremiyorum. O kadar doluyum ki deşarj olamıyorum. Yazarken kimseyi de zan altında bırakıp suçlamak istemiyorum.

    Kısacası bizler uysal koyun olduktan sonra boynumuzu vuran çok olur. Yıllar önce bir ilçe ve 60 küsür köyümüzü Atatürk Barajına feda ettiğimizde sulama suyumuzu ve sulama projelerini isteseydik bu gün bu ırgatlık yolunda ölmeyecektik. Ve bende bu satırları yazıyor olmayacaktım bilmem kaçıncı kez.

    Yaralı kardeşlerime rabbimden acil şifalar diliyorum. İnşallah bunun son olmasını temenni ediyorum.