Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde dedirten olaylarımız vardı, çocuktum çocuksuydum, oyuncak gördüğüm oyunların tümüyle oynardım, gökyüzünde süzülen kuşlar gibi farklı diyarlara gittiğim bir  hayal dünyam/dünyamız vardı...
Tüm ailem, tüm sevdiklerimle ile iç içeydim, kimler yoktu ki amcam, dayım, teyzem, halam ve bu saydıklarımın çocukları ile saf ve temiz duygular ile kendi dünyamızı kurardık...
Bunlara bir de elimizi kolumuzu sallayarak evlerine gidip gelebildiğimiz can ciğer kuzu sarması komşularımız ve çocukluk arkadaşlıklarımız vardı, evvel zaman içinde büyüdüğümüz ilk'ler vardı;
 ilk okul, ilk öğretmenlerimiz, ilk aşk, ilk askerlik, ilk evlilikler, ilk evimiz, ilk çocuğumuz evet bir türlü unutamayacağımız/ unutulmayan ilk'ler...
Bizi ben yapan ilk'ler...
Bir de yoklar vardır;
Bir gün bir yerdeyken bir saat sonra bir başka yere gidip ya az önce nerdeydik, şimdi nerdeyiz diyerek hesabını kitabını yapamadığımız yoklar ama varlar...
Annem&Babam vardı ama yoklar...
Dedem&Ninem vardı ama yoklar...
Kardeşim vardı ama yok...
Teyzem, halam, dayım ve amcam yoklar...
Dost bildiklerim yoklar...
Komşularım yoklar...
Gidecek bir kapın daha  yok...
Ne acı değil mi var olanın yok olacağını bilip ama kabullenememek, yoksa çocukluğumuzda dinlediğimiz masallar bizi acı veren gerçeğe mi hazırlıyordu var olan yok olacak yaşadığın an/anı olacak;
Ne tuhaf değil mi yok olacağımızı bildiğimiz halde var olanın yok olanı ötekileştirdiği bir dünyada yaşamak...
Her son gibi masalın sonu bizi bekliyor! bir varmış bir yokmuş masal olsa tükenmezmiş, yalan olunca yok olmuş yani hiç yokmuş, hiç olmamış ağlayan anam'mış gerisi meğerse yalanmış;
Esenlikler dilerim...