Bu dönemde, insanlar bir tuhaf olmaya başladı.

Ne tam mutlu olmayı, sevinmeyi öğrenebildik, ne de tam üzülmeyi, üzüntülerimizi yaşamayı öğrenebildik.

Hep sorunlar, sebepler önümüze çıktı, set oldular olumlu, olumsuz düşüncelerimizi yaşamaya.

Kimi zaman insan/insanlar, kimi zaman bir eylem, eylemler, kimi zaman söylem, söylemler, kimi zaman ve en önemlisi de teknolojik gelişim ve değişim sürecinde akıl almaz yaşananlar.

Yaşantımız boyunca, hep yarım kaldı sevinçlerimiz, mutluluklarımız, hep gizli yaşadık, içimizde erittik tüm kızgınlıklarımızı, kırgınlıklarımızı, keder ve üzüntülerimizi.

Zaten yok olmaya yüz tutmuş değerlerimiz, hasletlerimiz, bir süredir devam eden pandemik bir virüs nedeniyle ayyuka çıktı.

Zaten kimseyle konuşmuyorduk, virüsle tam zirve yaptı., yalnızlaşmaya doğru koşar adım gidiyoruz.

Zaten kimseyle yüzleşmek istemiyorduk, virüsle tamamen uzaklaştık.

Zaten kimseyle sevinçlerimizi, mutluluğumuzu paylaşamıyorduk, virüsle hepten kafamız ve yüreğimiz rahatladı.

Zaten kimseyle acı, eder, üzüntü, kaygı, kederlerimizi paylaşmıyor, ortak olmuyorduk, virüsle temelden hallolmuş oldu ve kendi kabuğumuza çekildik.

Buna Kovit-19 pandemik virüs mü sebep oldu, yoksa virüs mü vesile oldu, bilinmez; ama sanki biz dünden razıymış gibi adapte olmaya, uyum sağlamaya başladık, pek de yadırgamadık yani.

Şimdi iyi mi oldu, yoksa kötü mü oldu derseniz; teknolojinin koşar adım ilerlediği, insanlığın sanallaştığı bir sanal dünyada yaşayanlar için yani Z KUŞAĞI için süper oldu denilebilir.

Gelenekçi ve mükemmeliyetçi olan Y ve Z KUŞAĞI için, kanıksanmayacak derecede sıkıntılı ve stres içerisinde geçecek bir yaşam biçimi halini aldı.

Kuşaklar arasındaki o farklılıklar sanal âleme kölesi olanlar için büyük bir önem arz etse de geride kalan kuşaklar için tamamen bu bir yıkım oldu. Bu dünyayı kasıp kavuran Korona virüsü nedeniyle evlere kapanmak zorunda kalan insanları derinden yaralamaya, depresyona ve ruhi bunalımlara sebep oldu.

Yan yana, yüz yüze, omuz omuza, acılarını, kederlerini, üzüntülerini, sevinçlerini, mutluluklarını paylaşan insanları, mutsuz, huzursuz, agresif yapmaya başladı.

Artık dört gözle eski yaşantımıza, eski günlerimize dönmeyi arzuluyoruz, bekliyoruz, temenni ediyoruz.

***

İnsanların evlere kapandığı dönemlerde, çalışamayan, ailesinin, çocuklarının nafakasını çıkaramayanlar, iflas edenler olurken; tam tersi bunu kriz addederek, bir zenginleşme vesile olarak kullananlar olmadı değil.

Köşeyi dönenler de oldu, köşeye gitmeye mecali kalmayanlar da oldu. Bu yolda kırılanlar, dökülenler, bir daha kendine gelemeyenler, acı ve kederleriyle baş başa kalanlar da oluyor.

Mevcut beşeri sistemler içerisinde yer alan kişi ve bazı tüzel kişilikler, fıtratlarına aykırı şekillerde kendilerini koruma ve süreklilik sağlama adına, insanî olmayan edep, adap ve etik kurallarına hiçe sayarak, haksız rekabetle daha da zengin olma yollarına başvuruyorlar. Bunun en bariz örneği, yalan-yanlış bir takım ritüellerle, gerek beyinleri, gerek vicdanları ve gerekse cüzdanları yaralayarak, toplumda çeşitli tahribatlara sebep olmaktadırlar.

Meşrulaşmış bir ideoloji şeklinde, rahat davranarak, sistematik bir şekilde, yalanlar üzerinde takiyeler yapılan bir zeminde hareket ediyorlar.

Kimi firmalar ürettikleriyle dünyayı eline geçirmeye çalışıyorlar. Belki dünyada üretilen aşılar bunlardan bir tanesi ve en önemlisi sayılabilir.

Bu işte bir tuhaflık, hatta çok tuhaflıklar var.

Her zaman olduğu gibi, kimileri bal kaymak yerken, birileri yine kuru ekmeğe talim ediyor, tabi onu da bulabilirlerse.

Kerim Baydak

[email protected]