Günlerdir her ufacık bir ayrıntı bana şu dizeleri anımsatıyor;

“Bir bahar akşamı rastladım size

Sevinçli bir telaş içindeydiniz, derince bakınca gözlerinize

Neden başınızı öne eğdiniz, neden başınızı öne eğdiniz?”

Yakından izlediğim ve zaman zaman iletişime geçtiğim Meltem Reyhan’ ın önerisidir dilinize takılan parçalara dikkat edin der. Ruhumun sesi olarak kabul ediyorum ben de. Neyse ki uzun süredir dilime dolanan ‘Gel Tezkere Gel’ gitti, bu dizeler geldi biraz umut oldu. Ne diyor gerisinde?

“İçimde uyanan eski bir arzu dedi ki yıllardır aradığın bu

Şimdi soruyorum büküp boynumu

Daha önceleri nerelerdeydiniz, daha önceleri nerelerdeydiniz?”

Hiç hesap soracak halim yok vallahi, baharı bile işaret etmesi oldukça tedirgin etti. Hemen olsun bu gece olsun gibi bir moddayım. Onun da yani ‘tez olsun’ demenin eylemlerimizi yavaşlattığını söyler yine Meltem. Daha neler söyler Meltem hayatı okumakla ilgili.

Bildiğimiz ve uyguladığımız şeyler söylediklerinin çoğu. Gözlemle ilgili hatırlatmalar demek geldi içimden kısaca. Örneğin geçenlerde favori kuşunu ve özelliklerini paylaşmış sosyal medyada. Sonra da dönüp sormuş bize;” Sizin favori kuşunuz ne?” Benimki ‘Yalı Çapkını’. Araştırdım özelliklerini. Şimdi oradan yürümek değil niyetim uzun uzadıya.

Çok okuyunca diyecektim ama bunun da arkasına sığınmadan söyleyeyim adını hatırlamıyorum; bir kitapta hapishanede nerde olduğunu pencereye konan bir kuşun özelliklerinden yola çıkarak tespit eden bir kahraman üzerinden anlatısını sürdürüyor yazar. Bu tür kurgulara destek olan bilgiler var muhakkak birçok eserde. Fakat ben şahsen kitabı ve yazarını anımsamak isterdim emeğe saygımdan. Üstün Dökmen geçti aklımdan. Emin değilim.

Hazır adı geçti hocanın saygıyla analım o zaman kendisini. Hem baştan sözlerini yazdığım naif parçaya uygun bir kişiliktir benim için. Kapanış da onun ‘ Miyase’ nin Kuzuları’ adlı eserinden bir parça ile olsun:

“Serçelerin hatırında kaldığı kadarıyla masal şöyleydi: Serçenin biri gök gürlemesinden çok korkar, gök gürlediğinde, her seferinde, ”Korkudan yüreğimde kırk kantar yağ eriyor” dermiş. Bir gün biri ona, ”Yahu, sen kendin topu topu üç dirhemsin; senin yüreğinde kırk kantar yağ ne gezer?” deyince, serçe, ”Herkesin kantarı, dirhemi kendine göre, siz dışarıdan anlamazsınız” diye cevap vermiş.

Benim de sevgili denince, kitap ve hayvanlar denince her seferinde “Korkudan yüreğimde kırk kantar yağ eriyor.” demek geldi içimden serçeden rol çalarcasına.