Bu yalnızlık, bu suskunluk, bu çaresizlik beni boğacak Ekrem. Artık konuşmanın zamanı geldi. Beddua dışında bir şeyler söylemeli, daralan yüreklere su serpmeli, yaralara merhem olmalı, taşan gönülleri sakinleştirmeliyim.

Çok çalışmalıyım Ekrem, çok çalışmalıyım.
Teskin etmem gereken bir kitle var Ekrem.
Senin umurunda değil, bel bağlamışsınız iki de bir çark eden Mümtaz’er’e ama ondan bir nane olmaz.
Benim konuşmam lazım.
Ama kendiliğimden konuşursam olmaz Ekrem…
Sen sormalısın, ben söylemeliyim.
Çanak soru sormana da gerek yok Ekrem, ben her şeyi düşündüm, taşındım ve en uygununu buldum.
Telefonla da olmaz Ekrem, dinleniyoruz…
Baksana ihaleler, ananaslar, rafineriler ortalığa saçıldı.
Bu kadar cehalet olmaz Ekrem, insan sağını solunu kontrol eder, dinlemenin yabancısı mıyız?
Bu mektubum eline geçtiğinde tasını, tarağını topla gel; kaleme, kâğıda ihtiyaç yok, hepsi burada var.
Ha bir de diş fırçanı al, fakirhanemde kalmamış.
Cipli mipli şeyler alıp gelme, lepli toplu da olmasın, burada her bir şey var.
İnternete gir, THY’yi tıkla ve oradan gidiş-dönüş bileti al.
Bileti gazeteye fatura et, cebinden ödeme.
Sonra havaalanına geç, uçağa bin de gel.
Atla da gel, uç da gel, bana gel, hemen gel, sözlerimi topla gel.
Şöyle afili bir söyleşi yap benle Ekrem.
Herkes ne düşündüğümü bilsin, ne yapmak istediğimin farkına varsın.
Hiç merak etme, hem seni yormam, hem sana çok da güvenmem; soruyu da, cevabı da tez elden hazır ederim.
Bak Ekrem, bu söyleşiyi ben istememiş olmalıyım.
Naz etmeliyim, tuz etmeliyim, sineye dönmeliyim, saray yavrusu köşeme çekilmeliyim, Pensilvanya gibi köhne yerde herkesten uzak kalmalıyım.
Bu talep sizden gelmeli…
Siz derken, bütün bir cemaatten…
Vicdanlar istemeli, yürekler haykırmalı, hatta dile gelmeli, bütün lal olmuş düşünceler…
Herkes beni istemeli, “konuş” demeli, “cevap ver” diye haykırmalı…
Beddua bizi kesmedi be hoca” demeliler…
Daha ağırını istemeli, daha okkalısıyla kendinden geçmeliler…
İyisi mi benle bir söyleşi yap Ekrem…
Korkma, günlerdir hazırlanıyorum.
Sorular benden, cevaplar benden…
Daha önce neleri hazırlamadım ki…
Bunu söylememe gerek yok Ekrem, sen atla gel…
Sen uç da gel…
Sen denizleri aş da gel…
Söyle pilota yavaş da gel.
Ha bu arada öyle fazla çanta yanına alma, birkaç bavulla gel, dönüşte sana vereceklerim var.
Ağzını şapırdatıp durma Ekrem, ananas burada yok ama daha güzelleri var, sen gel, al ve git…
 Bir söyleşi yap benle Ekrem!
Duruşum belli olsun, konuşmam anlaşılsın, herkes “vay be” diye önce dudağını, sonra dilini, sonra da şapkasını alıp ısırsın…
Konuş benle Ekrem, anlatacaklarımı iyi dinle…
Merak etme bu bir sohbet olacak, söyleşi zaten hazır Ekrem.
Çok önemli açıklamalarım var.
Yer yerinden oynayacak; hava yere, yer havaya, cıva suya, su karaya.. her şey bir birine karışacak.
Önce kafalar karışacak, sonra dimağlarda bir hareketlenme olacak ve hiç kimse ne dediğimle, ne demek istediğimi bir birinden ayıramayacak.
Ben konuşunca 9 şiddetinde bir deprem hâsıl olacak, rüyamda gördüm.
Bana yakışanın, Başbakana yakışmadığını söyleyeceğim, bunu manşete taşıyacaksın.
Bu “Alo Fatih” falan değil, hemen alınma Ekrem.
Benim kıymetimi bilmiyorsun Ekrem.
Oturmuşsun o koltuğa sanki ilelebet orada duracaksın gibi.
Ben sana ne diyorsam onu yap Ekrem, benim kafamın tasını attırma, ocağına ateşler düşürecek bir beddua yaparım, görürsün gününü.
Hadi, hemen toparlan ve denizleri aş da gel, kıtaları dolaş da gel, gökyüzünde bulutlarla sarmaş dolaş ol da gel…
Gel ve benle söyleşi yap Ekrem!
De hadi!
 
Tweetimden seçmeler
Şu hayat gerçekten çok garip, “Dershaneleri okula çevirenlere düşmanlık edenler, camileri ahıra çevirenlere destek veriyor.”