Adıyaman Barosu “aksaçlı” avukatlarından Abuzer Yaşar’ın facebook sayfasında, vefat yıldönümünde Sami Nakiboğlu ve katledilişini anlatan gönderisini okudum. Elazığlı olmasına rağmen Adıyaman’ı birçok Adıyamanlıdan daha çok “yazan” ve ilgi duyan emekli öğretmen dostum Bilal Sürgeç de, mesleğe ilk olarak 1978 yılında atandığı Adıyaman’da görevli Cumhuriyet Savcısı Ahmet Ayvaz’ın kitabını tevafuken birkaç hafta önce tavsiye etmişti.

Librum Yayınları arasında çıkan, kitapçılardan ve [email protected] adresinden de temin edilebilecek söz konusu “Adaletin Gözyaşları-Bir Savcının Anıları” adlı kitapta merhum Nakiboğlu’nun katlinden sonraki olaylar şöyle anlatılıyor:

11 Mart 1979 günü nöbetçi olan savcı İsmail bey her nasılsa sırf o gün için rapor alınca o günkü nöbeti tutma sırası kitabın yazarı savcı Ahmet beye geliyor. Her ne hikmetse o gün MHP İl Başkanı ve Gazeteci Sami Nakipoğlu, evinin önünde yapılan silahlı saldırı sonucu katlediliyor.

Olay duyulur duyulmaz il düzeyinde ortalık çalkalanıyor, diğer illerdeki ülkücü gençler akın akın geliyor, hastane ile adliyenin etrafında çok büyük bir kalabalık oluşuyor. Git gide artan bu devasa insan topluluğu artık yakın sokaklara bile sığmaz hale geliyor, ilan edilen sıkıyönetime ve sokağa çıkma yasağına rağmen…

Savcı Ahmet bey görevi gereği, doktor, katip ve araç şoförüyle beraber otopsi yapmak üzere hastaneye gitmek için o insan yığınlarının arasından aracı ile kimsenin zarar görmemesi adına zar zor ilerliyor… Gençler yaptığı gösteriler sırasında attığı sloganlarda devlet görevlilerini de katarak hemen herkese bağırıp çağırıyor. Sık sık havaya silahlar da sıkılıyor… Sıkıyönetime rağmen gençleri durdurmak imkânsız oluyor, gençler olayla ilgili bilgi almak için başsavcı ile görüşmek istiyor. Sonuçta valilik komşu illerden takviye güvenlik kuvveti talep etmek zorunda kalıyor...

Yayın yönetmenliğini Zülfü Oğur, editörlüğünü Gökçe Şenoğlu, sayfa tasarımını Özlem Özkan’ın yaptığı kitapta yazar Ahmet Ayvaz, otopsi için kendisine eşlik eden görevlilerle birlikte havanın iyice karardığı saatlerde hastaneye vardığında diğer savcı Ahmet Önercan’ın da başsavcının emri ile heyete katıldığını öğrendiğini, bu yükü paylaşabilecek ikinci bir savcının görevlendirilmesine de sevindiğini belirtiyor.

Morga doğru giderken Gaziantep’ten gelen müfreze komutanı bir Yüzbaşı’nın binada yankılanan bağrışları, feryatları duyuluyor. Savcı Önercan ona, niye bu kadar bağırıp çağırdığını babacan bir lisanla sorup sakin olması gerektiğini söylediğinde yüzbaşı özür dileyip hüngür hüngür ağlamaya başlıyor ve boğazı düğümlenmiş halde, babası son nefesini vermekte iken bu görev emrinin geldiğini, kaderin acı cilvesi ile ölürken bile yanında bulunamadığını hıçkıra hıçkıra anlatıyor. Askerlik işte!

36 yıllık mesleğinde yaşadığı dikkat çekici olayları anlatan Savcı Ahmet Ayvaz, Sami beyin operatör hekim eşi Yıldız hanımın da kendi rızasıyla otopsi heyetine katıldığını, iktidarın bir an önce olayların yatışması ve kalabalıkların dağılması için cesedin daha fazla bekletilmeden bir an önce defnedilmesini sağlamak için MHP ile bazı görüşmeler yapıldığını, olumlu sonuç alınamayınca cenazenin, İçişleri Bakanlığı emriyle yalnızca ölü yakınlarının katıldığı kalabalık bir cemaat eşliğinde toprağa verildiğini de aktarıyor.

Konumuzla ilgili anlatım böyle… Bu arada küçük te olsa bir iki noktayı tarihe not düşme adına düzeltmek gerekiyor: İlki Sami Nakiboğlu’nun il başkanı değil merkez ilçe başkanı olduğu, diğeri Operatör Dr. Yıldız Nakiboğlu’nun, Sami beyin eşi değil yengesi olduğu…

  1. tarihi kitapta 11 Mart 1979 yazılmış olup Av. Abuzer Yaşar’ın gönderisinde 10 Mart, GAP Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz’ın periyodik açıklamalarında ise 9 Mart yazıldığından her ikisi ile yaptığım görüşme sonrası 10 Mart’ın saat 20.00 sularında vefat, 11 Mart’ın ise defin tarihi olduğu kanaatine vardım.

2014 yılında emekliye ayrıldığı anlaşılan sayın Ayvaz gibi her kamu görevlisi, çalıştığı yerlerdeki anılarını kaleme alarak keşke yakın tarihimize ışık tutabilse…

Tasarımını Özlem Ayvaz’ın yaptığı, adalet simgesi Themis’i andıran kitap kapağındaki kişinin dökülen yaşlarla tarafsızlığını korumak için olaylara gözleri bağlı “baktığı” gibi…

Yazımızı, üstat gazeteci ve hatip Sami Nakiboğlu ağabeye Allah’tan rahmet, tarihimizde “at izinin it izine karıştığı” dönemlerden biri olan o günleri bir daha yaşamamak ve yaşatılmamak temennisi ile artık adaletin gözyaşlarının dinmesini dileyerek noktalayalım…

Mustafa Işıldak 16.03.2021

[email protected] 0532-422 95 28